snob (isim, sıfat) Züppe, burnu havada kimse, snop She was living in a snob neighboorhood for a long time, she decided to move.(Uzun zamandır züppe bir mahallede yaşıyordu, taşınmaya karar verdi.) He always thinks that being a snob is a cool thing.(O her zaman burnu havada olmanın havalı bir şey olduğunu sanır.) The way their family act is so snob.(Onların ailesinin davranış tarzı çok burnu havada.) Jim tells he hates snob people. But his best…
viral (isim) İnternette popüler olan Sally posted a video of himself singing and dancing on TikTok and it went viral.(Sally, Tiktok’ta şarkı söyleyip, dans ettiği videoyu yükledi ve bu video internette çok popüler oldu.)Back in the days people used to shot a video on Vine most of these videos went viral.(İnsanların eskiden Vine’da video çektikleri günlerde bu videoların çoğu internette çok popüler olurdu.) Student: What is the meaning of viral?(Öğrenci: Viral ne demek?)Teacher: Viral means…
sad (sıfat) Üzgün, kederli, mahzun, üzüntülü, gamlı After I heard what she tells me, i feel sad.(Bana anlattıklarını duyduktan sonra üzüldüm.) The last song I listened on the concert made me sad.(Konserde dinlediğim son şarkı beni üzdü.) Student: What is the meaning of sad?(Öğrenci: Sad ne demek?)Teacher: Sad means depressed.(Öğretmen: Sad mahzun demektir.) Keder verici, üzücü, hazin Princess Diana’s car accident was a sad incident.(Prenses Diana’nın araba kazası keder verici bir olaydı.) I don’t like…
mood (isim) Ruh hali, mizaç, hal, keyif She seem to be in a bad mood today.(O, bugün kötü bir ruh halinde gözüküyor.) He may well refuse to speak to you because he is in a vey bad mood.(O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü çok kötü bir ruh hali içinde) How is your mood today?(Bugün keyfin nasıl ?) Student: What is the meaning of mood?(Öğrenci: Mood ne demek?)Teacher: Mood means mode.(Öğretmen: Mood mod demektir.) Hava, atmosfer Sometimes…
mental (isim) Kaçık, akıl hastası, deli He was acting like a mental last night so I called his mother to come get him.(O dün gece akıl hastası gibi davranıyordu, ben de gelip onu alması için annesini aradım.) Student: What is the meaning of mental?(Öğrenci: Mental ne demek?)Teacher: Mental means psycho.(Öğretmen: Mental akıl hastası demektir.) mental (sıfat) Ruhsal The man was treated for mental illness last year.(Adam geçen yıl ruhsal bozukluk / akıl hastalığı için tedavi…
Relative Clauses, İngilizcede birbiriyle ilişkili iki cümleyi bağlamak için kullanılan bir gramer kuralıdır. Bu konu ilk başta karışık gibi gözükse de iyi kavrandığı takdirde öğrenciye özellikle cümle kurma konusunda büyük kolaylık sağlayacaktır. Bu kuralı uygulamak için kullanılan kelimelere Relative Pronoun denir. Relative Pronoun sözcükleri, “who, whose, when which, where, that” şeklinde sıralanabilir. Bu kelimelerin çeşitli kullanım alanları vardır ve kullanım alanları cümlenin anlamına göre farklılık gösterir. Bu derste Relative Pronounların hangi durumlarda nasıl kullanıldıklarını örneklerle…
İngilizcede geçmiş zamanda yaşanmış olayları konuşurken kullanabileceğiniz birden fazla Tense bulunmaktadır. Hangi durumda hangisini kullanacağınızı bilmek kendinizi daha iyi ifade etmenizi sağlar. Bu kadar Tense içinde “Past Perfect Tense” belki de en nadir kullanılan zamanlardan bir tanesidir. Past Perfect Tense’i diğerlerinden ayırmak, kurallarını doğru öğrenip cümlelerinizi doğru kurmak ve hata yapmamak istiyorsanız yazımızı dikkatlice okuyup bu zamanı tüm ayrıntılarıyla öğrenebilirsiniz. Tüm durumlar hakkında sizlere örnekler verip konuyu iyice kavramanızı ve alıştırma yapmanızı sağlayacağız. Lafı uzatmadan…
love (isim) Sevda, aşk, sevgi Love is not a game, so don’t you ever try to play with somebody’s heart.(Aşk bir oyun değildir bu yüzden asla birinin kalbiyle oynamaya çalışma.) Samuel thinks that friendship is more important than love.(Samuel arkadaşlığın aşktan daha önemli olduğunu düşünür.) Sevgili, yar I like to call my boyfriend ‘’love’’.(Erkek arkadaşıma ‘’sevgilim’’ diye hitap etmeyi severim.) Student: What is the meaning of love?(Öğrenci: Love ne demek?)Teacher: Love means valentine.(Öğretmen: Love sevgili…
nice (sıfat) Sevimli, güzel, hoş She looks so nice with her new hairstyle.(Yeni saç tarzıyla çok hoş görünüyor.) The movie we watched last night was really nice.(Dün gece izlediğimiz film gerçekten güzeldi.) Nazik, kibar, latif The way he act was very nice to her.(Ona davranış şekli gerçekten çok kibardı.) It was very nice of him to drive you home.(Onu eve bırakması çok kibardı.) Student: What is the meaning of nice?(Öğrenci: Nice ne demek?)Teacher: Nice means…