beta (isim) Beta, sıralama açısından ikincil olan Beta is the second letter of the Greek alphabet which comes after the first letter Alpha. (Beta Yunan alfabesinin ikinci harfidir ve ilk harf olan Alfa’dan sonra gelir.) I like the shape of the letter Beta very much because its lines are so smooth and aesthetic. (Beta harfini çok severim çünkü o harfinin çizgileri çok yumuşak ve estetiktir.) When I was taking the Ancient Greek Language course, I…
book (fiil) Ayırtmak, rezervasyon yaptırmak I booked a dinner for both of us at the best restaurant in the city. (Şehrin en iyi restoranında ikimiz için bir akşam yemeği rezervasyonu yaptırdım.) I booked that shoe I wanted 3 months ago. (İstediğim o ayakkabıyı 3 ay önce ayırttım.) book (isim) Kitap, defter Clair is excitedly reading her new book in her room, I think it’s a page-turner. (Clair odasında heyecanla yeni kitabını okuyor, sanırım kitap çok…
day (isim) Gün, gündüz, zaman, dönem, devir I don’t even know what day today is. (Bugünün hangi gün olduğunu bile bilmiyorum.) That was the day I married your mother. (İşte o gün, annenizle evlendiğim gündü.) An average of 8 hours of sleep a day is the ideal sleep time for the human body. (Günde ortalama 8 saat uyku, insan vücudu için ideal uyku süresidir.) Mark goes to school during the day, his school ends at…
done (sıfat) Bitmiş, sona ermiş After you finished your last two articles, you are done for today. (Son iki makaleni de bitirdikten sonra, bugünlük işin sona eriyor.) This assignment must be done until first week of the next month. (Bu ödev gelecek ayın ilk haftasına kadar bitmiş olmalı.) I don’t think it will be done in an appropriate way. (Bunun uygun bir yolla sona ereceğini sanmıyorum.) Pişmiş How would you like your steak? Well done,…
event (isim) Olay, vaka I believe this event will affect all of us in a bad way. (Öyle inanıyorum ki bu olay her birimizi kötü bir şekilde etkileyecek.) Because of a terrible event that had happened last year, students changed their schools. (Geçen yıl gerçekleşen korkunç bir olay sonucunda, öğrenciler okullarını değiştirdi.) If this event wouldn’t happened, we might never meet with your mother. (Eğer bu olay meydana gelmeseydi, annenizle hiçbir zaman tanışamayabilirdik.) Karşılaşma, müsabaka,…
fake (fiil) Numara yapmak, kandırmak When I was little and I didn’t want to go to school, I fake to be a sick person. (Küçükken okula gitmek istemediğimde hasta olmuş gibi davranırdım.) He is a complete phoney, he fake up all of this. (O tam bir sahtekar, tüm bunları uyduruyor.) fake (isim / sıfat) Sahte, taklit This is just a fake account, you don’t need to take it’s comments seriously. (Bu sadece sahte bir hesap,…