draw (fiil)

  1. Çizmek
  • She draws very beautiful paintings.

(O çok güzel tablolar çiziyor.)

  • An architect draws building plans.

(Bir mimar bina planları çizer.)

  1. Çekmek (nesneyi)
  • Draw the table from behind the wall.

(Masayı duvarın arkasından çek.)

  1. Çekmek (cezbetmek)
  • Male sparrows sing in order to draw the female ones.

(Erkek serçeler, dişileri kendilerine çekmek için öterler.)

  1. Çekmek (mekana)
  • The World Cup will draw thousands of tourists to France.

(Dünya Kupası, Fransa’ya binlerce turist çekecek.)

draw (isim)

  1. Çekme
  • The cowboys were very quick on the draw.

(Kovboylar silah çekmede çok hızlıdır.)

  1. Beraberlik (spor müsabakaları)
  • UEFA Super Cup match’s full time ended in a draw.

(UEFA Süper Kupa maçının doksan dakikası beraberlikle sonuçlandı.)

  • In draws, each team scores one point.

(Beraberliklerde her takım bir puan alır.)

Draw için Eş Anlamlı Kelimeler

  • Picture
  • Drag
  • Pull
  • Hale
  • Tow
  • Paint
  • Dead heat
  • Tie
  • Attract
  • Sketch
  • Heave
  • Standoff