light (isim)

  1. Aydınlık, ışık
  • Christopher reads a book to his daughter every night until she falls asleep and then he turns off the light.

(Christopher her gece kızına, o uyuya kalana kadar kitap okur sonra da ışığı kapatır.)

  • The sun is rising, you can see its light from the window.

(Güneş doğuyor, ışığını pencereden görebilirsin.)

light (sıfat)

  1. Açık (renk), hafif
  • Samanta handed him a light blue shirt.

(Samanta ona açık mavi bir gömlek verdi.)

  • I can carry your bag if you want. It doesn’t look too light.

(İstersen çantanı ben taşıyabilirim. Çok hafif görünmüyor.)

light (fiil)

  1. Işık saçmak, parıldamak, aydınlatmak, yakmak
  • Can you light the candles? It’s very dark in here.

(Mumları yakar mısınız? Burası çok karanlık.)

  • The moon doesn’t light the sky so beautifully every night.

(Ay her gece gökyüzünü böyle güzel aydınlatmaz.)

Light Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Yapılar

  • See the light of day: Dünyaya gelmek
  • Come to light: Gün yüzüne çıkmak
  • Light up: Yakmak
  • Light the way: Işık tutmak

Light Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Illumination
  • Brightness
  • Glowing
  • Set fire to
  • Light-colored
  • Thin
  • Flame
  • Spark