İngilizce dili, dünyanın her yerinde konuşulan, birçok farklı coğrafyadan insanın iletişim kurmasını sağlayan, diğer bir adıyla “lingua franca” (ortak dil) olarak nitelendirilen bir dildir. İngilizce birçok farklı kültürde ve ülkede konuşulan bir dil olarak aslında kendi içerisinde çok büyük bir birikime sahiptir. İşte İngilizce dilini özel kılan hususlardan bir tanesi de dilin zengin bir kullanım şeklinin bulunmasıdır. Bu zengin kullanımlardan en bilineni ise deyimlerdir (idioms). İngilizce deyimler ile ilgili bir bilgi verelim.

Deyimler, Türkçede olduğu gibi İngilizcede de içerdiği kelimelerin anlatılmak istenenden farklı bir anlama gelmesi yolu ile kurulan yapılardır. Örneğin Türkçede “ağzı kulaklarına varmak” deyimi kullanılırken tabi ki bir kişinin ağzının kulaklarına yaklaşması kastedilmemektedir. Burada kastedilen şey bir kişinin çok sevinçli olduğu ve bu sevincini dışarıdan bakan birisinin anlayabileceği şekilde yansıtmasıdır.

Her dilde bulunan deyimler, dillere hem çeşitlilik hem de farklı kullanım şekilleri katmaktadır. Bir dilin gelişmiş bir dil olmasını da sağlayan deyimler, konuşan kişinin o dile hâkim olduğunu, o dili anadili gibi bildiğini gösteren yapılardır. Zira herhangi bir dili bilen bir kişi o dilin genel kurallarını öğrenmiş olabilir. Ancak eğer bu kişi aynı zamanda deyim de kullanıyorsa artık bu kişinin o dili özümsediği söylenebilir. Aynı şekilde İngilizcede de eğer bir kişi konuşma sırasında deyim kullanıyorsa, o kişinin o dile anadili gibi hâkim olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu nedenle İngilizce öğrenen kişilerin konuştukları dili mükemmelleştirmek için yapabilecekleri en önemli şeylerden biri de İngilizce deyimleri öğrenmek ve pratikte bunları kullanmaktır.

İngilizce Dilinde En Çok Kullanılan Deyimler

You can’t judge a book by its cover

Türkçeye direkt tercümesi yapıldığında da anlaşılması mümkün olan bu deyim “Bir kitabı kapağına göre yargılayamazsın” anlamına gelmektedir. Yani nasıl ki bir kitabın kapağının güzel tasarlanması o kitabın iyi olduğu anlamına gelmiyorsa, kötü tasarlanması da kötü bir kitap olduğu anlamına gelmemektedir. Aslında burada kitap-insan metaforu yapılmaktadır. Türkçede de benzer bir atasözümüz vardır: Kimseyi dış görünüşüne göre yargılama.

Raining cats and dogs

Türkçeye doğrudan çevirdiğimizde “Kediler ve köpekler yağıyor” anlamını taşıyan bu deyim aslında bir hikâyeye sahiptir. Çok yağmur yağdığında yağmurun sesinin çatılarda dolaşan kedilerin ve köpeklerin ayak seslerinin çıkardığı yoğun gürültüye benzetilmesi ile ortaya çıkan bir deyimdir. Yani yağmur damlaları çatıya o kadar sert çarpar ki sanki çatıda bir hayvan dolaşıyormuş gibi bir ses oluşur. Türkçede de benzer bir deyimimiz bulunmaktadır: Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak.

Costs an arm and a leg

Bir kol ve bir bacağa mal olmak anlamına gelen bu deyim aslında bir ürünün fahiş bir fiyata sahip olması anlamına gelmektedir. Yani ürün o kadar pahalıdır ki bir kişinin bu ürüne sahip olması için bir kolundan ve bir bacağından vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Türkçede de benzer bir deyimimiz vardır: El yakmak.

Bite off more than you can chew

Türkçeye direkt çevirisi yapıldığında “Çiğneyebileceğinden daha büyük bir lokmayı ağzına atma” olarak çevirebileceğimiz bir deyimdir. Öğüt niteliğinde olan bu deyim bir kişiye altından kalkamayacağı bir işe girmemesi, sonunu getiremeyeceği bir işe girişmemesi için kullanılan bir deyimdir.

Sit on the fence

Türkçeye direkt çevirdiğimizde “Çite oturmak” anlamına gelen bu deyimin ilk görüşte anlaşılması zor olsa da aslında mantıklı bir tarafı bulunmaktadır. Gözünüzde iki bahçeyi bölen bir çit düşünürseniz ve bir kişinin tam olarak bu çitin üstünde olduğunu varsayarsanız aslında bu kişinin iki bahçede de olmadığı, tam sınırda olduğu şeklinde düşünüldüğünde anlaşılması daha kolay olacaktır. Yani bu deyim bir taraf tutmayan veya kafası karışık olan anlamında kullanılmaktadır.

Speak of the devil

Türkçeye çevirdiğimizde “Şeytanın konuşması” anlamına gelen bu İngilizce deyim ilk okunduğunda anlaşılması zor olsa da aslında hakkında konuşulan kişinin bir anda gelivermesi anlamına gelmektedir. Benzer anlama gelen bir atasözümüz bulunmaktadır: İti an çomağı hazırla.

That ship has sailed

“O gemi yelken açtı” şeklinde Türkçeye doğrudan çeviri yapıldığında da anlaşılabilen bir deyimdir. Burada geminin yelken açması ile anlatılmak istenen bir şeyi yapmak için artık çok geç olması yani artık yapılacak bir şeyin olmaması anlamına gelmektedir. Benzer bir deyim Türkçede de bulunmaktadır: İş işten geçti.

Piece of cake

“Kekin bir dilimi” anlamına gelen bu deyim aslında bir işin çok basit olduğunu ifade etmek için kullanılır. Dilimizde de benzer deyimler (kolay lokma, çocuk oyuncağı) bulunmaktadır. Bir işin çok basit olduğunu, kolaylıkla yapılabileceğini anlatan bir deyim olan “piece of cake”, gündelik hayatta oldukça sık kullanılmaktadır.

The elephant in the room

“Odanın içindeki fil” şeklinde tercüme edebileceğimiz bu deyim ile ifade edilmek istenen aslında bir şeyin bariz bir şekilde belli olmasıdır. Yani bir odanın içindeki filin nasıl ki görünmeme imkânı yoksa aynı şekilde bir durumun anlaşılmamasının da imkânı olmadığı, her şeyin belli ve ortada olduğu anlamında kullanılır. Benzer bir ifade dilimizde de mevcuttur: Gün gibi ortada olmak.

Break the ice

Türkçeye direkt çevirdiğimizde “buzları kırmak” anlamına gelen bu İngilizce deyim aslında bizde de benzer bir anlama gelmektedir. Burada anlatılmak istenen iki kişi arasındaki buzların kırılması yani birbirlerine karşı soğuk, samimiyetsiz hissetmemeleri anlamına gelmektedir. Aynı zamanda gergin bir ortamın yumuşaması şeklinde de kullanılır.

İngilizce Dilinde Sıklıkla Kullanılan Deyimler

Yukarıda bahsettiğimiz İngilizce deyimler gündelik hayatta sık sık kullanılmaktadır ancak bunlar dışında da oldukça fazla deyim bulunmaktadır. Bu deyimleri öğrenmek için hazırladığımız şu listeyi inceleyebilirsiniz.

  • Through thick and thin: İyi günde kötü günde, her halükarda
  • Pull yourself together: Kendine çeki düzen ver, kendine hâkim ol
  • Beat around the bush: Lafı eveleyip gevelemek, lafı dolandırmak
  • Like riding a bicycle: Aynı bisiklet sürmek gibi, bir kez öğrenildiğinde unutulmayacak olan şey
  • Hang in there: Dayanmak, bırakmamak
  • No pain, no gain: Acı yoksa kazanç da yok
  • Time is money: Vakit nakittir
  • Actions speak louder than words: Lafla peynir gemisi yürümez
  • Better late than never: Geç olması hiç olmamasından iyidir, geç olsun güç olmasın
  • Chasing rainbows: Boşa hayal kovalamak
  • Cut to the chase: Uzatmamak, sadede gelmek
  • Come rain or shine: Her ne olursa olsun, her halükarda
  • Go down in flames: Çuvallamak, başarısız olmak, becerememek
  • Hit the sack: Yatmaya gitmek, uyumaya gitmek
  • Miss the boat: Atı alanın Üsküdar’ı geçmesi, geç kalmak
  • So far so good: Şimdiye kadar iyi olması, şu ana kadar gayet iyi olması
  • Every cloud has a silver lining: Her şerde bir hayır vardır
  • Kill two birds with one stone: Tek taşla iki kuş vurmak
  • On thin ice: İnce buz üstünde olmak, kötü şeylerin olma ihtimalinin yüksek olması
  • Calm before the storm: Fırtına öncesi sessizlik
  • The ball is in your court: Top sende, karar sana ait

Yorum Yaz