Kategori

Ne Demek?

Kategori

daddy (isim) Baba, babacığım I don’t know why I thought that everything would be okay when daddy came. (Babam geldiğinde neden her şeyin yoluna gireceğini düşündüğümü bilmiyorum.) Daddy says I look just like mommy. (Babacığım tıpkı anneciğime benzediğimi söylüyor.) Lessie needs to ask for permission from her daddy before going out. (Lessie’nin dışarı çıkmadan önce babasından izin istemesi gerekir.) The little girl was crying because her daddy went to job. (Küçük kız, babası işe gittiği…

fast (sıfat) Süratli, hızlı Jack bought a fast car and he is very proud of it. (Jack hızlı bir araba aldı ve bununla gurur duyuyor.) Luna is a really fast Olympic swimmer. (Luna gerçekten hızlı bir olimpik yüzücü.) fast (zarf) Çabuk, hızlı You should act fast if you want to get the job. (Eğer işi almak istiyorsan, hızlı davranmalısın.) Come on, we need to buy concert tickets right now. The seats are filling up fast.…

federal (sıfat) Federal, birleşik, birleşik devletlere ait The federal government also manages the postal services. (Birleşik hükümet ayrıca posta hizmetlerini yönetir.) The state furnished soldiers to the federal armies. (Devlet, federal ordulara asker sağladı.) I told Jessie not to hack into the federal system but she didn’t listen. (Jessie’ye birleşik devletlere ait sisteme girmemesini söyledim ama dinlemedi.) The federal agent wanted to learn if Harry and Fred had played sports together. (Federal ajan, Harry ve…

feel (fiil) Hissetmek, sezmek I asked Jacob how he felt like but he didn’t answer. (Jacob’a nasıl hissettiğini sordum fakat cevap vermedi.) I feel like this is not a good idea. (Bunun iyi bir fikir olmadığını seziyorum.) Josephine is feeling sad since Bellamy has left the village. (Bellamy köyü terk ettikten beri Josephine üzgün hissediyor.) Dokunmak, ellemek, el sürmek I don’t like feeling silk shirts. (İpek gömleklere dokunmayı sevmem.) feel (isim) His, duygu There was…

light (isim) Aydınlık, ışık Christopher reads a book to his daughter every night until she falls asleep and then he turns off the light. (Christopher her gece kızına, o uyuya kalana kadar kitap okur sonra da ışığı kapatır.) The sun is rising, you can see its light from the window. (Güneş doğuyor, ışığını pencereden görebilirsin.) light (sıfat) Açık (renk), hafif Samanta handed him a light blue shirt. (Samanta ona açık mavi bir gömlek verdi.) I…

other (sıfat) Öteki, başka, diğer In other words, it’s none of my business. So, I don’t care. (Başka bir deyişle, bunların hiçbiri beni ilgilendirmez. Yani, umurumda değil.) Why do you care what others think about you? (Neden diğerlerinin senin hakkında ne düşündüğünü önemsiyorsun?) Jonathan didn’t like the other children. That’s why he never played with them. (Jonathan öteki çocukları sevmedi. Bu yüzden onlarla hiç oynamadı.) Can we go to other place, please? I didn’t like…

Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE