Kategori

Ne Demek?

Kategori

art (isim) Sanat, beceri, maharet, ustalık He is an art professor at Boston University(O, Boston Üniversitesi’nde sanat profesörüdür.) My father’s art collection is unique and very valuable.(Babamın sanat koleksiyonu eşsiz ve çok değerlidir.) Nobody understood Van Gogh’s art in his time, but he is now one of the most famous painters in the world.(Van Gogh’un sanatını kendi döneminde kimse anlamamıştı, ancak o artık dünyanın en ünlü ressamlarından biri.) Student: What is the meaning of art?(Öğrenci:…

team (isim) Takım, ekip I am sure that our basketball team will win the final match.(Basketbol takımımızın final maçını kazanacağına eminim.) Don’t forget that Elizabeth is a part of our team. Please be nice to her.(Elizabeth’in takımımızın bir parçası olduğunu unutmayın. Ona kibar davranın.) team (fiil) Takım halinde yapmak, ekip kurmak, takım oluşturmak If we want to be successful on this project, we should team up.(Eğer bu projede başarılı olmak istiyorsak takım oluşturmalıyız.)It is not…

serenity (isim) Sukünet, sakinlik, huzur, dinginlik When you find serenity and happiness, everything will be fine.(Huzur ve mutluluğu bulduğunda her şey yoluna girecek.)Inside the cafe, there was a feeling of serenity.(Kafenin içinde bir dinginlik hissi vardı.)Serenity of mind and heart is important more than anything in the world.(Aklın ve kalbin suküneti dünyadaki her şeyden daha önemlidir.)Your soulmate should give you serenity.(Ruh eşiniz size huzur vermeli.)I love going to he mountains every weekend for serenity.(Sakinlik için…

public (isim) Halk She insisted that she did everything she can for the public.(Halk için elinden gelen her şeyi yaptığı konusunda ısrar etti.)Before making a decision, the government should ask the public first.(Bir karar vermeden önce, hükümet ilk önce halka sormalıdır.) public (fiil) Kamu, umumi, halk, halka açık Jessica’s biggest dream is to establish a public library one day.(Jessica’nın en büyük hayali, bir gün bir halk kütüphanesi kurmaktır.)I am not sure if I can have…

back (zarf) Geri (koymak, dönmek), tekrar I woke up because of a nightmare, and I couldn’t get back to sleep.(Bir kabus yüzünden uyandım ve uykuya geri dönemedim.) Did you put my sweater back in my wardrobe?(Süveterimi gardırobuma geri koydun mu?) Karşılığında, karşılık olarak When Jonathan hit me, I hit him back.(Jonathan bana vurduğunda, karşılık olarak ben de vurdum.) Geri durmak This zone is dangerous. Keep back!(Bu bölge tehlikeli. Geride durun!) back (isim) Arka, arka taraf…

premium (isim) İkramiye, prim Health care premiums have increased this year but it still isn’t enough. (Sağlık hizmetleri primleri bu yıl arttı ama yine de yeterli değil.) We can pay a premium for the best location for our new hotel. (Yeni otelimiz için en iyi konuma ikramiye ödeyebiliriz.) premium (sıfat) Yüksek kaliteli, ayrıcalıklı Astrid prefers to drink premium coffee. (Astrid yüksek kaliteli kahve içmeyi tercih ediyor.) Jake is a premium member of our society. (Jake,…

Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE