low (sıfat) Alçak, az, düşük, alt, ucuz She bought this skirt at a low price. (O bu eteği düşük bir fiyata satın aldı.) This chair is too low for her. (Bu sandalye onun için çok alçak.) I saw this computer at the mall. The price tag was not low. (Bu bilgisayarı alışveriş merkezinde gördüm. Fiyat etiketi düşük değildi.) Zayıf, güçsüz, kısa The battery is low that’s why the laptop doesn’t work. (Batarya zayıf bu yüzden…

kit (isim) Takım, alet, araç, aygıt takımı, eşya dizisi Always keep spare blankets, water, first aid kits and bandages in your room in case of an earthquake. (Deprem ihtimaline karşın odanızda daima yedek battaniye, su, ilk yardım çantası ve bandaj bulundurun.) You should always carry a repair kit in the trunk of your car in case your tire blows. (Lastiğinizin patlaması ihtimaline karşı, aracınızın bagajında her zaman bir tamir kiti taşımalısınız.) Soldiers have to keep…

partner (isim) Eş, ortak, arkadaş, şerik, paydaş, işbirlikçi Alan’s partner will not be with us tonight as she is very sick. (Alan’ın eşi, çok hasta olduğu için bu gece bizimle olamayacak.) Being your partner, you know that I have the authority to manage this company as much as you do, right? (Ortağın olarak, bu firmada seninle aynı oranda yönetim yetkisine sahip olduğumu biliyorsun değil mi?) The partners meeting to be held this week will determine…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

SON GÜN! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!
SON GÜN! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!