work (fiil)
- Çalışmak, meslek icra etmek
- He works in TOFAS car factory in Bursa.
(O, Bursa’da bulunan TOFAŞ araba fabrikasında çalışıyor.)
- She works as an engineer in the iron steel industry
(O, demir çelik endüstrisinde mühendis olarak çalışıyor.)
- İş yapmak, uğraşmak
- My grandfather worked all day in his farm.
(Büyükbabam bütün gün boyunca tarlasında çalışmış.)
- Working with plants and flowers is very hard but also very relaxing.
(Bitkilerle çalışmak oldukça zor ve bir o kadar da rahatlatıcıdır.)
- İşe yaramak, çalışır vaziyette bulunmak
- I hope this presentation will work.
(Umarım bu sunum işe yarar.)
- The dishwasher doesn’t work very smooth.
(Bulaşık makinesi çok düzgün çalışmıyor.)
work (isim)
- İş
- You did a great work my friend.
(Harika bir iş çıkardın dostum.)
- This work is my biggest dream in the world.
(Bu iş benim en büyük hayalim.)
- Yapıt, eser
- Result of hours of effort was a marvelous work.
(Saatler süren emeğin sonucu muhteşem bir eser oldu.)
Work Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Composition
- Act
- Perform
- Serve