streak (isim)

  1. Çizgi, iz, damar
  • I put makeup every day to cover the streaks under my eyes.

(Gözlerimin altındaki çizgileri kapamak için her gün makyaj yapıyorum.)

  • You didn’t clean the windows properly, there were streaks on it.

(Camları düzgün temizleyememişsin, üzerinde izler vardı.)

  1. Özellik
  • Richard is hard to get along with because of his stubborn streak.

(İnatçı özelliğinden dolayı Richard anlaşması zor biri.)

  1. Seri
  • Everybody believes in our team. We are the only one with a winning streak.

(Herkes takımımıza inanıyor. Galibiyet serisi olan tek takımız.)

streak (fiil)

  1. Hızla gitmek, hızlıca geçmek, acele etmek
  • I saw Jessica on a motorbike yesterday. She streaked down the street.

(Jessica’yı dün motorbisikletin üzerinde gördüm. Caddeyi hızlıca geçti.)

  1. Çizgileşmek

You can see that the marble is streaked with green and white lines.

(Mermerin yeşil ve beyaz hatlarla çizgileştiğinizi görebilirsiniz.)

Streak Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Yapılar

  • Streak of lightning: Yıldırım
  • Blue streak: Dur durak bilmeden konuşma
  • Winning streak: Galibiyet serisi
  • Curse a blue streak: Sövmek

Streak Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Line
  • Strip
  • Trait
  • Characteristic
  • Race
  • Dash
  • Run