streak (isim)
- Çizgi, iz, damar
- I put makeup every day to cover the streaks under my eyes.
(Gözlerimin altındaki çizgileri kapamak için her gün makyaj yapıyorum.)
- You didn’t clean the windows properly, there were streaks on it.
(Camları düzgün temizleyememişsin, üzerinde izler vardı.)
- Özellik
- Richard is hard to get along with because of his stubborn streak.
(İnatçı özelliğinden dolayı Richard anlaşması zor biri.)
- Seri
- Everybody believes in our team. We are the only one with a winning streak.
(Herkes takımımıza inanıyor. Galibiyet serisi olan tek takımız.)
streak (fiil)
- Hızla gitmek, hızlıca geçmek, acele etmek
- I saw Jessica on a motorbike yesterday. She streaked down the street.
(Jessica’yı dün motorbisikletin üzerinde gördüm. Caddeyi hızlıca geçti.)
- Çizgileşmek
You can see that the marble is streaked with green and white lines.
(Mermerin yeşil ve beyaz hatlarla çizgileştiğinizi görebilirsiniz.)
Streak Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Yapılar
- Streak of lightning: Yıldırım
- Blue streak: Dur durak bilmeden konuşma
- Winning streak: Galibiyet serisi
- Curse a blue streak: Sövmek
Streak Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Line
- Strip
- Trait
- Characteristic
- Race
- Dash
- Run