real (sıfat)

  1. Gerçek
  • Those things that I saw were real.

(Gördüğüm o şeyler gerçekti.)

  • He is a real professional in butchery.

(O kasaplıkta gerçek bir profesyonel.)

  • This novel has been adapted from real experiences.

(Bu roman gerçek tecrübelerden uyarlanmış.)

  • This necklace is made of real emerald.

(Bu kolye gerçek zümrütten yapılmış.)

  • You should notice the real world.

(Gerçek dünyanın farkına varmalısın.)

  1. Doğru dürüst
  • Looks like the things you suffered from made you a real person.

(Görünüşe göre başından geçenler seni doğru dürüst bir insan yapmış.)

  • It is time for a real talk about your behaviors.

(Davranışların hakkında seninle doğru dürüst bir konuşma yapmanın zamanı geldi.

  1. Hakiki, halis muhlis
  • That is a real honeydew honey which I bought from a beekeeper.

(Bu bir arıcıdan satın aldığım hakiki çam balıdır.)

real (zarf)

  1. Gerçekten
  • I bought a real fast car with my years of savings.

(Yıllar boyunca biriktirdiğim parayla gerçekten hızlı bir araba aldım.)

Real için Eş Anlamlı Kelimeler

  • Authentic
  • Bona fide
  • Certifiable
  • Certified
  • Genuine
  • Honest
  • Pukka
  • Right
  • Sure-enough
  • True
Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE