real (sıfat)
- Gerçek
 
- Those things that I saw were real.
 
(Gördüğüm o şeyler gerçekti.)
- He is a real professional in butchery.
 
(O kasaplıkta gerçek bir profesyonel.)
- This novel has been adapted from real experiences.
 
(Bu roman gerçek tecrübelerden uyarlanmış.)
- This necklace is made of real emerald.
 
(Bu kolye gerçek zümrütten yapılmış.)
- You should notice the real world.
 
(Gerçek dünyanın farkına varmalısın.)
- Doğru dürüst
 
- Looks like the things you suffered from made you a real person.
 
(Görünüşe göre başından geçenler seni doğru dürüst bir insan yapmış.)
- It is time for a real talk about your behaviors.
 
(Davranışların hakkında seninle doğru dürüst bir konuşma yapmanın zamanı geldi.
- Hakiki, halis muhlis
 
- That is a real honeydew honey which I bought from a beekeeper.
 
(Bu bir arıcıdan satın aldığım hakiki çam balıdır.)
real (zarf)
- Gerçekten
 
- I bought a real fast car with my years of savings.
 
(Yıllar boyunca biriktirdiğim parayla gerçekten hızlı bir araba aldım.)
Real için Eş Anlamlı Kelimeler
- Authentic
 - Bona fide
 - Certifiable
 - Certified
 - Genuine
 - Honest
 - Pukka
 - Right
 - Sure-enough
 - True