premium (isim)

  1. İkramiye, prim
  • Health care premiums have increased this year but it still isn’t enough.

(Sağlık hizmetleri primleri bu yıl arttı ama yine de yeterli değil.)

  • We can pay a premium for the best location for our new hotel.

(Yeni otelimiz için en iyi konuma ikramiye ödeyebiliriz.)

premium (sıfat)

  1. Yüksek kaliteli, ayrıcalıklı
  • Astrid prefers to drink premium coffee.

(Astrid yüksek kaliteli kahve içmeyi tercih ediyor.)

  • Jake is a premium member of our society.

(Jake, toplumumuzun ayrıcalıklı bir üyesidir.)

Premium Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Yapılar

  • Put a premium on: Teşvik etmek
  • Be at a premium: Tutulmak
  • Sell at a premium: Kar getirmek
  • Pay premium: İkramiye dağıtmak
  • Insurance premium: Sigorta primi
  • Monthly premium: Aylık prim
  • Premium products: Kaliteli ürünler
  • At a premium: Altın değerinde

Premium Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Insurance charge
  • Additional payment
  • Superior
  • High-end
  • Exclusive
  • Luxurious
  • Extra
  • Bonus