fast (sıfat) Süratli, hızlı Jack bought a fast car and he is very proud of it. (Jack hızlı bir araba aldı ve bununla gurur duyuyor.) Luna is a really fast Olympic swimmer. (Luna gerçekten hızlı bir olimpik yüzücü.) fast (zarf) Çabuk, hızlı You should act fast if you want to get the job. (Eğer işi almak istiyorsan, hızlı davranmalısın.) Come on, we need to buy concert tickets right now. The seats are filling up fast.…

smile (fiil) Gülümsemek, tebessüm etmek I fell in love with her because she took my breath away from me when she smiled.(Ona aşık oldum çünkü o güldüğünde nefesimi benden aldı.) You smile so cute and your smile looks just like your mother, child.(Çok sevimli gülüyorsun ve gülüşün aynı annene benziyor çocuğum.) When i was 6 years old, i had a very cute dog and it was alway smile.(Ben 6 yaşındayken, çok şirin bir köpeğim vardı…

private (sıfat) Mahrem, özel, kişisel Eric knocked the door while we were having a private conversation. (Biz kişisel bir konuşma yaparken Eric kapıyı tıklattı.) This is private property. You can’t walk in whenever you want. (Bu özel bir mülk. Canın her istediğinde gelemezsin.) If you hunt on private land without permission again, I will call the police. (Eğer özel bölgede izin olmadan bir daha avlanırsanız, polisi ararım.) You shouldn’t stare at people’s private parts, it’s…

Hemen E-posta Adresini Gir, 3 Ücretsiz İngilizce Dersini Hemen Al!
Ücretsiz Derslere Kaydol!