partner (isim) Eş, ortak, arkadaş, şerik, paydaş, işbirlikçi Alan’s partner will not be with us tonight as she is very sick. (Alan’ın eşi, çok hasta olduğu için bu gece bizimle olamayacak.) Being your partner, you know that I have the authority to manage this company as much as you do, right? (Ortağın olarak, bu firmada seninle aynı oranda yönetim yetkisine sahip olduğumu biliyorsun değil mi?) The partners meeting to be held this week will determine…

beach (isim) Sahil, kumsal, plaj, kıyı, kara When we went to the beach we saw that many jellyfish had hit the shore. (Plaja gittiğimizde birçok denizanasının sahile vurmuş olduğunu gördük.) Beach volleyball is my favorite sport and we play beach volleyball every summer. (Plaj voleybolu en sevdiğim spordur ve biz her yaz plaj voleybolu oynarız.) Next time you go to the beach, don’t forget to take your sunscreen with you. (Bir dahaki sefere sahile gittiğinizde,…

junior (isim) Küçük, iki şeyden küçüğü, çocuk, kıdemsiz I have 2 sons. The junior one is 12 and the older one is 18 years old. (Benim 2 oğlum var. Küçük olan 12, büyük olan ise 18 yaşında.) John is one of the junior partners in our law firm. (John, hukuk şirketimizin kıdemsiz ortaklarından biridir.) When Sarah was in high school, she was playing basketball in the junior league. (Sarah lisedeyken küçükler liginde basketbol oynuyordu.) Junior…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

SON GÜN! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!
SON GÜN! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!