say (fiil) Söylemek, demek, söz sahibi olmak, söz etmek / sözel olarak bahsetmek The patient knocked the door. “Come in” the doctor said. (Hasta kapıyı çaldı. Doktor “içeri girin” dedi.) He has said nothing about his meeting. (Toplantısından hiç bahsetmedi.) I just want to say how pleased I am to be here. (Burda olmaktan ne kadar mutlu olduğumu söylemek istiyorum.) One thing you have to say about Americans: they love drama. (Amerikalılar hakkında söylemen gereken…

İngilizcede yer alan bir diğer geçmiş zaman kalıbımız Past Continuous Tense. Özellikle Simple Past Tense ile çok karıştırılan bu kalıp, aslında basit bir mantığa sahiptir. Bu derste Past Continuous Tense’in tüm detaylarını öğrenebilir, püf noktalara dikkat ederek ve verdiğimiz örneklerle karşılaştırarak bu kalıbı düzgün ve doğru şekilde kullanabilirsiniz. İlk önce bu zaman kalıbının ne olduğunu açıklamakla başlayalım. Past Continuous Tense Ne Demektir? Past Continuous Tense, adından da anlaşılabileceği üzere hem past hem de continuous kalıplarının…

other (sıfat) Öteki, başka, diğer In other words, it’s none of my business. So, I don’t care. (Başka bir deyişle, bunların hiçbiri beni ilgilendirmez. Yani, umurumda değil.) Why do you care what others think about you? (Neden diğerlerinin senin hakkında ne düşündüğünü önemsiyorsun?) Jonathan didn’t like the other children. That’s why he never played with them. (Jonathan öteki çocukları sevmedi. Bu yüzden onlarla hiç oynamadı.) Can we go to other place, please? I didn’t like…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

SON GÜN! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!
SON GÜN! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!