like (fiil)
- Hoşlanmak, sevmek
- Footbal is the only thing that I like in this life.
(Futbol bu hayatta sevdiğim tek şeydir.)
- I like eating junk foods while watching movies and TV series.
(Dizi veya film izlerken abur cubur yemek hoşuna gidiyor.)
- This flower doesn’t like too much water so don’t water it too often.
(Bu çiçek çok suyu sevmez bu yüzden onu çok sık sulamazsan iyi olur.)
- İstemek (would ile birlikte kullanıldığında)
- Would you like some tea, or coffee sir ?
(Çay mı istersiniz yoksa kahve mi istersiniz efendim?)
- I would like a pizza please.
(Bir pizza alayım lütfen.)
like (sıfat)
- Benzemek
- He looks just like my grandfather.
(O tıpkı benim büyükbabama benziyor.)
- I was wondering who she looked like.
(Onun kime benzediğini merak ediyordum.)