cross (fiil)
- Karşıya geçmek, keşişmek
- Crossing the road is dangerous from here. Let’s see if there is a traffic light near.
(Buradan yolun karşısına geçmek tehlikeli. Hadi, yakınlarda trafik ışığı var mı bakalım.) - Cross the cinema, then turn left.
(Sinemadan karşıya geç, daha sonra sola dön.) - Student: What is the meaning of cross?
(Öğrenci: Cross ne demek?) - Teacher: Cross means to travel across.
(Öğretmen: Cross karşıya geçmek demektir. )
cross (isim)
- Çarmıh, haç
- Josephine always wears a gold cross necklace around her neck.
(Josephine boynuna her zaman altından bir haç kolye takar.) - We all made the sign of the cross before we prayed.
(Dua etmeden önce hepimiz haç işareti yaptık.) - Jesus Christ lost his life on the Cross.
(İsa Mesih çarmıhta hayatını kaybetti.)
- Çarpı
- There was a big red cross on the door.
(Kapıda büyük bir kırmızı çarpı vardı.) - If you have done the homework, put a cross next to your name on the list.
(Ödevi yaptıysanız, listedeki adınızın yanına bir çarpı işareti koyun.)
Cross Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Yapılar
- Cross-examine: Çaprazlama sorgulamak
- Be cross: Küsmek
- Cross the line: Sınırı aşmak
- Be cross: Sinirlenmek
- Cross off: Adını listeden çıkarmak
- Cross swords with: İle kavga etmek
Cross Ne Demek? Cross Kelimesi ile Benzer Anlamlı Kelimeler
- Travel across
- Make one’s way across
- Crucifix
- Rood