cool (sıfat)

  1. Serin, soğuk
  • It was a beautiful, cool weather yesterday.

(Dün güzel, serin bir hava vardı.)

  1. Havalı, sakin
  • He is a cool guy that doesn’t care about anything.

(O hiçbir şeyi umursamayan, havalı bir çocuk.)

  • How can you look so cool in such a stressful sitation like this?

(Nasıl böyle bir stresli durumda sakin gözükmeyi beceriyorsun?)

cool (isim)

  1. Serinlik
  • I love the cool of the early morning in October.

(Ekim ayındaki sabahların serinliğini çok seviyorum.)

cool (fiil)

  1. Soğutmak, serinleştirmek
  • Before you cut the cake, you must leave it to cool for half an hour.

(Keki kesmeden önce, yarım saat boyunca soğumaya bırakmalısın.)

Not: “soğumaya” kelimesi Türkçe’de isim-fiil olsa da, İngilizce’de bu bir fiil olarak geçer.

  • I took my gloves to cool my hands.

(Ellerimi serinletmek için eldivenlerimi çıkardım.)

  1. Sakinleşmek, yatıştırmak
  • Richard tried to cool me down after the earthquake.

(Richard beni depremden sonra sakinleştirmeye çalıştı.)

Cool Sözcüğünün Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Fiiller

  • Cool down: Sakinleşmek
  • Keep cool: Soğuk kanlılığını korumak
  • Lose one’s cool: Sakinliğini kaybetmek

Cool Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Chilly
  • Cold
  • Fresh
  • To chill
  • To make cold
  • Pull oneself together