cool (sıfat)
- Serin, soğuk
- It was a beautiful, cool weather yesterday.
(Dün güzel, serin bir hava vardı.)
- Havalı, sakin
- He is a cool guy that doesn’t care about anything.
(O hiçbir şeyi umursamayan, havalı bir çocuk.)
- How can you look so cool in such a stressful sitation like this?
(Nasıl böyle bir stresli durumda sakin gözükmeyi beceriyorsun?)
cool (isim)
- Serinlik
- I love the cool of the early morning in October.
(Ekim ayındaki sabahların serinliğini çok seviyorum.)
cool (fiil)
- Soğutmak, serinleştirmek
- Before you cut the cake, you must leave it to cool for half an hour.
(Keki kesmeden önce, yarım saat boyunca soğumaya bırakmalısın.)
Not: “soğumaya” kelimesi Türkçe’de isim-fiil olsa da, İngilizce’de bu bir fiil olarak geçer.
- I took my gloves to cool my hands.
(Ellerimi serinletmek için eldivenlerimi çıkardım.)
- Sakinleşmek, yatıştırmak
- Richard tried to cool me down after the earthquake.
(Richard beni depremden sonra sakinleştirmeye çalıştı.)
Cool Sözcüğünün Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Fiiller
- Cool down: Sakinleşmek
- Keep cool: Soğuk kanlılığını korumak
- Lose one’s cool: Sakinliğini kaybetmek
Cool Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Chilly
- Cold
- Fresh
- To chill
- To make cold
- Pull oneself together