trip (isim/fiil) Seyahat, gezi, yolculuk, hafif adımlarla dans etmek, çelmek I hope you enjoy your trip comfortably, our only desire is to serve you well.(Umarım seyahatinizi rahat geçirirsiniz, tek arzumuz size iyi bir şekilde hizmet etmektir.) Classmates tripped John and they knocked her down.(Sınıf arkadaşları John’a çelme taktı ve onu yere serdiler.) On our last trip, we traveled across the continent with my wife.(Son seyahatimizde eşimle birlikte tüm kıtayı dolaştık.) Have a good trip, take…
item (isim) Kalem, madde, adet, hesapta tek rakam, bent, haber, öğe The purchased materials are written item by item on the shopping slip.(Satın alınan materyaller, alışveriş fişinde madde madde yazılır.) There are so many items in her house that she doesn’t know where to fit.(Evinde o kadar çok eşya var ki nereye sığdıracağını bilemiyor.) I am trying to package all items carefully but, i need some help!(Bütün eşyaları dikkatlice paketlemeye çalışıyorum ama biraz yardıma ihtiyacım…
switch (fiil) Değiştirme, değişme I don’t like your clothes because it’s colors are very pastel and looks unfashionable so you should switch it.(Kıyafetini beğenmedim çünkü renkleri çok pastel ve demode gözüküyor bu yüzden onları değiştirmelisin. I want to switch my university department because I am not happy with my current department.(Üniversitedeki bölümümü değiştirmek istiyorum çünkü şu anki bölümümde mutlu değilim.) Student: What is the meaning of switch?(Öğrenci: Switch ne demek?)Teacher: Switch means to swap something.(Öğretmen:…
talk (fiil) Konuşmak, sohbet etmek I saw your mother in the shopping mall yesterday and we talked about you and our sad broke up.(Dün alışveriş merkezinde anneni gördüm ve senden ve üzücü ayrılığımızdan konuştuk.) Do you remember night that we talked about everything whole night without a break.(Seninle sabaha kadar her şey hakkında, hiç ara vermeden konuştuğumuz geceyi hatırlıyor musun?) Student: What is the meaning of talk?(Öğrenci: Talk ne demek?)Teacher: Talk means to speak.(Öğretmen: Talk…
yummy (sıfat) Lezzetli, nefis, harika, çok çekici, tadı güzel When you go to the market, you should not fill your basket with yummy treats.(Markete gittiğinizde sepetinizi lezzetli ikramlarla doldurmamalısınız.) Mom, dinner looks great! When will we eat this yummy meal?(Anne, akşam yemeği harika gözüküyor! Ne zaman bu nefis yemeği yiyeceğiz?) The dish on your plate looks yummy, can I have a bite?(Tabağınızdaki yemek nefis görünüyor, bir ısırık alabilir miyim?) The Italian restaurant at the corner,…
men (isim) Erkekler, adamlar Three men talking to each other at the bar but I can’t hear them.(Barda üç adam birbirleriyle konuşuyor ama onları duyamıyorum.) It is cliché to think that all men love football.(Tüm erkeklerin futbolu sevdiğini düşünmek klişe.) They should explain why men are more likely to become aggressive when drunk.(Erkeklerin sarhoş olduklarında neden daha agresif olduğunu açıklamalılar.) Nancy thinks all men love her. I think she is right because she is so…