cool (sıfat) Serin, soğuk It was a beautiful, cool weather yesterday. (Dün güzel, serin bir hava vardı.) Havalı, sakin He is a cool guy that doesn’t care about anything. (O hiçbir şeyi umursamayan, havalı bir çocuk.) How can you look so cool in such a stressful sitation like this? (Nasıl böyle bir stresli durumda sakin gözükmeyi beceriyorsun?) cool (isim) Serinlik I love the cool of the early morning in October. (Ekim ayındaki sabahların serinliğini çok…

junior (isim) Küçük, iki şeyden küçüğü, çocuk, kıdemsiz I have 2 sons. The junior one is 12 and the older one is 18 years old. (Benim 2 oğlum var. Küçük olan 12, büyük olan ise 18 yaşında.) John is one of the junior partners in our law firm. (John, hukuk şirketimizin kıdemsiz ortaklarından biridir.) When Sarah was in high school, she was playing basketball in the junior league. (Sarah lisedeyken küçükler liginde basketbol oynuyordu.) Junior…

item (isim) Kalem, madde, adet, hesapta tek rakam, bent, haber, öğe The purchased materials are written item by item on the shopping slip.(Satın alınan materyaller, alışveriş fişinde madde madde yazılır.) There are so many items in her house that she doesn’t know where to fit.(Evinde o kadar çok eşya var ki nereye sığdıracağını bilemiyor.) I am trying to package all items carefully but, i need some help!(Bütün eşyaları dikkatlice paketlemeye çalışıyorum ama biraz yardıma ihtiyacım…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

Hemen E-posta Adresini Gir, 3 Ücretsiz Deneme İngilizce Dersini Hemen Al!
3 Ücretsiz İngilizce Deneme Dersi Hediye!