challenge (fiil) Mücadeleye davet etmek. Meydan okumak. They had challenged the best teams in the world. (Dünyanın en iyi takımlarına meydan okudular.) He challenged the minister to show evidence. (Bakana kanıt göstermesi için meydan okudu.) The idea has never been challenged. (Bu fikre hiçbir zaman meydan okunmadı.)   challenge (isim) Büyük efor ve kararlılık gerektiren yeni ve zorlayıcı mesele, aşılması zor bir durum, yarışma / düello / müsabaka / zorluk Mountain Everest presented a challenge…

cross (fiil) Karşıya geçmek, keşişmek Crossing the road is dangerous from here. Let’s see if there is a traffic light near.(Buradan yolun karşısına geçmek tehlikeli. Hadi, yakınlarda trafik ışığı var mı bakalım.)Cross the cinema, then turn left.(Sinemadan karşıya geç, daha sonra sola dön.)Student: What is the meaning of cross?(Öğrenci: Cross ne demek?)Teacher: Cross means to travel across.(Öğretmen: Cross karşıya geçmek demektir. ) cross (isim) Çarmıh, haç Josephine always wears a gold cross necklace around her neck.(Josephine boynuna her…

Handsome Türkçe ne demek? handsome (sıfat) yakışıklı Last week I was looking old photograph albums and saw that my grandfather was a really handsome man.(Geçen hafta eski fotoğraf albümlerine bakıyordum ve gördüm ki dedem gerçekten yakışıklı bir adammış.) I am very happy because yesterday I introduced my handsome boyfriend to my parents and they really liked him.(Çok mutluyum çünkü dün yakışıklı erkek arkadaşımı annem ve babama tanıştırdım ve onu gerçekten çok sevdiler.) Student: What does…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

Kasım Fırsatı Başladı! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!
Kasım Fırsatı Başladı! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!