fast (sıfat)

  1. Süratli, hızlı
  • Jack bought a fast car and he is very proud of it.

(Jack hızlı bir araba aldı ve bununla gurur duyuyor.)

  • Luna is a really fast Olympic swimmer.

(Luna gerçekten hızlı bir olimpik yüzücü.)

fast (zarf)

  1. Çabuk, hızlı
  • You should act fast if you want to get the job.

(Eğer işi almak istiyorsan, hızlı davranmalısın.)

  • Come on, we need to buy concert tickets right now. The seats are filling up fast.

(Hadi, konser biletlerini şimdi almalıyız. Koltuklar çabuk doluyor.)

fast (fiil)

  1. Oruç tutmak
  • Celebrities fast one day a week to keep their form.

(Ünlüler formlarını korumak için haftada bir gün oruç tutar.)

Fast Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Fiiller

  • Stand fast: Teslim olmamak
  • Break fast: Orucunu açmak
  • Live fast: Hızlı yaşamak
  • Go fast: İleri gitmek

Fast Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Speedy
  • Quick
  • Fast-moving
  • Quickly
  • Hunger strike
Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE