fast (sıfat)
- Süratli, hızlı
- Jack bought a fast car and he is very proud of it.
(Jack hızlı bir araba aldı ve bununla gurur duyuyor.)
- Luna is a really fast Olympic swimmer.
(Luna gerçekten hızlı bir olimpik yüzücü.)
fast (zarf)
- Çabuk, hızlı
- You should act fast if you want to get the job.
(Eğer işi almak istiyorsan, hızlı davranmalısın.)
- Come on, we need to buy concert tickets right now. The seats are filling up fast.
(Hadi, konser biletlerini şimdi almalıyız. Koltuklar çabuk doluyor.)
fast (fiil)
- Oruç tutmak
- Celebrities fast one day a week to keep their form.
(Ünlüler formlarını korumak için haftada bir gün oruç tutar.)
Fast Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Kullanılmasıyla Ortaya Çıkan Fiiller
- Stand fast: Teslim olmamak
- Break fast: Orucunu açmak
- Live fast: Hızlı yaşamak
- Go fast: İleri gitmek
Fast Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Speedy
- Quick
- Fast-moving
- Quickly
- Hunger strike