edge (isim)
- Kenar
- Don’t put the plates close to the edge of table, you may drop them.
(Tabakları masanın kenarına yakın koyma, onları düşürebilirsin.)
- Buy the right perfume, there must be a black horse in its edge, be careful.
(Doğru parfümü al, kenarında siyah bir at olmalı ona dikkat et.)
- Avantaj, üstünlük
- We have the edge boys be careful we took the lead!
(Üstünlük bizde çocuklar, dikkatli olun öne geçtik.)
- You had the edge but you couldn’t use that.
(Avantaj sendeydi ama onu kullanamadın.)
- Keskin taraf, bıçağın keskin tarafı
- I cut my finger with the edge of the knife, give me a plaster.
(Bıçakla elimi kestim, bana bir tane yara bandı ver.)
edge (fiil)
- Keskinleştirmek
- I am edging the knives, these are not working properly.
(Bıçakları keskinleştiriyorum, artık düzgünce kesmiyorlar.)
- Yavaş yavaş ilerlemek, sokulmak
- The lion was edging to its target carefully.
(Aslan avına yavaş yavaş yaklaşıyordu.)
- Don’t edge to me, there is space on the other side of the bank!
(Bana sokulma, bankın diğer tarafında da yer var.)
Edge Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Fringe
- Border
- Margin
- Perimeter
- Advantage
- Sharp
- Sharpen
- Snuggle
- Come close