dry (sıfat)
- Kuru, susuz
- I will give my suit to a dry cleaner, I haven’t cleaned that for 2 years.
(Takım elbisemi kuru temizlemeye vermem lazım, onu 2 senedir temizlemedim.)
- Keep your hands dry and don’t let them slide.
(Ellerinizi kuru tutun ve onların elinizden kaymasına izin vermeyin.)
- Kurak, çorak
- Who can say that these dry lands were a slice of heaven in the past.
(Bu kurak bölgenin bir zamanlar cennetten bir köşe olduğunu kim tahmin edebilir ki?)
- We can’t do any farming activities here, this territory is so dry and inefficient.
(Burada tarım yapamayız, bu bölge çok çorak ve verimsiz.)
dry (fiil)
- Kurulamak, kurumak, kurutmak
- Dry that vegetables, if you don’t the oil may splash your face while you are frying it.
(Sebzeleri kurula, eğer kurulamazsan kızartırken yüzüne yağ sıçrayabilir.)
- The ink didn’t dried completely, don’t touch it.
(Mürekkep tamamen kurumadı, ona dokunma.)
- Dry your clothes in the campfire. You need to wear them tomorrow morning.
(Kıyafetlerini kamp ateşinde kurut, onları yarın sabah giymek zorundasın.)
dry (isim)
- Kuraklık
- The dry age is waiting for us, we are wasting so much water.
(Çok fazla su harcıyoruz, kuraklık dönemi kapıda.)
Dry Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Arid
- Dried
- Parched
- Thirsty
- Waterless
- Moistureless
- Rainless