dry (sıfat)

  1. Kuru, susuz
  • I will give my suit to a dry cleaner, I haven’t cleaned that for 2 years.

(Takım elbisemi kuru temizlemeye vermem lazım, onu 2 senedir temizlemedim.)

  • Keep your hands dry and don’t let them slide.

(Ellerinizi kuru tutun ve onların elinizden kaymasına izin vermeyin.)

  1. Kurak, çorak
  • Who can say that these dry lands were a slice of heaven in the past.

(Bu kurak bölgenin bir zamanlar cennetten bir köşe olduğunu kim tahmin edebilir ki?)

  • We can’t do any farming activities here, this territory is so dry and inefficient.

(Burada tarım yapamayız, bu bölge çok çorak ve verimsiz.)

dry (fiil)

  1. Kurulamak, kurumak, kurutmak
  • Dry that vegetables, if you don’t the oil may splash your face while you are frying it.

(Sebzeleri kurula, eğer kurulamazsan kızartırken yüzüne yağ sıçrayabilir.)

  • The ink didn’t dried completely, don’t touch it.

(Mürekkep tamamen kurumadı, ona dokunma.)

  • Dry your clothes in the campfire. You need to wear them tomorrow morning.

(Kıyafetlerini kamp ateşinde kurut, onları yarın sabah giymek zorundasın.)

dry (isim)

  1. Kuraklık
  • The dry age is waiting for us, we are wasting so much water.

(Çok fazla su harcıyoruz, kuraklık dönemi kapıda.)

Dry Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Arid
  • Dried
  • Parched
  • Thirsty
  • Waterless
  • Moistureless
  • Rainless
Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE