in (zarf) İçeri, içinde, iç, dahili Henry insisted I go in and drink a cup of coffee, I couldn’t say no to him. (Henry içeri girip bir fincan kahve içmem için ısrar etti, ona hayır diyemedim.) My friend Andy and Martin couldn’t believe their eyes when they saw what was going on in the house. (Arkadaşım Andy ve Martin içeride neler olduğunu gördüklerinde gözlerine inanamadılar.) In their house, every day was like a carnival. (Onların…

premium (isim) İkramiye, prim Health care premiums have increased this year but it still isn’t enough. (Sağlık hizmetleri primleri bu yıl arttı ama yine de yeterli değil.) We can pay a premium for the best location for our new hotel. (Yeni otelimiz için en iyi konuma ikramiye ödeyebiliriz.) premium (sıfat) Yüksek kaliteli, ayrıcalıklı Astrid prefers to drink premium coffee. (Astrid yüksek kaliteli kahve içmeyi tercih ediyor.) Jake is a premium member of our society. (Jake,…

Dilimizde bir olayın tarihini, süregelen faaliyetlerin gerçekleşme zamanını ya da gelecekte gerçekleşmesi öngörülen olayların tahmini saatini belirtirken “-de, -da” bulunma halini kullanırız. İngilizce dilinde bu bulunma hali “in on at” edatları ile sağlanır. Örneğin; “Okula saat tam sekizde varacağım.” “Dedem 1957’de doğmuş.” gibi. Aynı şekilde olayların belirli bir zaman aralığında gerçekleştiğini belirtmek için “Üç gündür buradayım.” “Beş sene içerisinde mezun olacağım.” gibi ifadeler kullanırız. İngilizcede ise tüm bunları ifade etmek için İngilizce zaman edatları kullanılır.…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

Kasım Fırsatı Başladı! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!
Kasım Fırsatı Başladı! İngilizce Eğitimde NET %50 İNDİRİM!