I go to hiking with my girlfriend almost every month because we love being in nature (Neredeyse her ay kız arkadaşımla doğa yürüyüşüne çıkıyoruz çünkü doğada olmayı çok seviyoruz.)
My wife just found an hotel where is the middle of the Finland’s nature. (Karım Finlandiya doğasının göbeğinde bulunan bir otel buldu.)
I think the most beautiful thing about Switzerland is its nature. (Bence İsviçre ile ilgili en güzel şey oranın doğası.)
maya, yaradılış, doğa, tabiat
Unfortunately fatal accidents and other dangers are the nature of motorsports. (Malesef ölümcül kazalar ve diğer tehlikeler motorsporlarının doğasında var.)
Please don’t forget that neck and waist pains are the nature of all of the office jobs. (Lütfen boyun ve bel ağrılarının bütün masa başı işlerinin tabiatında olduğunu unutma.)
Speaking is a unique ability that human beings have in nature. (Konuşmak insanların doğasında mevcut olan eşsiz bir yetenektir.)
Student: What does nature means? (Öğrenci: Nature ne demek?) Teacher: Nature means cosmos. (Öğretmen: Nature yaradılış demektir.)