follow (fiil)
- Takip etmek, izlemek, peşinden gitmek
- I followed her but she noticed me.
(Onu takip ettim fakat beni fark etti.)
- She thinks nobody is following her but she’s wrong.
(Kimsenin onu takip etmediğini düşünüyor fakat yanılıyor.)
- Dinlemek, kavramak
- He answered every question correctly because he followed the lessons.
(Her soruyu doğru cevapladı çünkü dersleri takip etti.)
- It was clear from his eyes that he followed me very carefully.
(Beni dikkatle takip ettiği gözlerinden belliydi.)
- İtaat etmek
- She followed whatever I say because she wants me to forgive her.
(Söylediğim her şeyi yapıyor çünkü onu affetmemi istiyor.)
- If she does not follow her assigned duties she will be fired.
(Eğer verilen görevlerini yerine getirmezse kovulacak.)
- Takipçisi olmak
- He follows that TV serie like crazy, answers whatever I ask.
(Bu diziyi deli gibi takip ediyor, ne sorsam cevap veriyor.)
- Being a follower of news sites enables me to have information about the agenda.
(Haber sitelerinin takipçisi olmak, gündemle ilgili bilgi sahibi olmamı sağlıyor.)
Follow Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Chase
- Shadow
- Tag along
- Track