follow (fiil)

  1. Takip etmek, izlemek, peşinden gitmek
  • I followed her but she noticed me.

(Onu takip ettim fakat beni fark etti.)

  • She thinks nobody is following her but she’s wrong.

(Kimsenin onu takip etmediğini düşünüyor fakat yanılıyor.)

  1. Dinlemek, kavramak
  • He answered every question correctly because he followed the lessons.

(Her soruyu doğru cevapladı çünkü dersleri takip etti.)

  • It was clear from his eyes that he followed me very carefully.

(Beni dikkatle takip ettiği gözlerinden belliydi.)

  1. İtaat etmek
  • She followed whatever I say because she wants me to forgive her.

(Söylediğim her şeyi yapıyor çünkü onu affetmemi istiyor.)

  • If she does not follow her assigned duties she will be fired.

(Eğer verilen görevlerini yerine getirmezse kovulacak.)

  1. Takipçisi olmak
  • He follows that TV serie like crazy, answers whatever I ask.

(Bu diziyi deli gibi takip ediyor, ne sorsam cevap veriyor.)

  • Being a follower of news sites enables me to have information about the agenda.

(Haber sitelerinin takipçisi olmak, gündemle ilgili bilgi sahibi olmamı sağlıyor.)

Follow Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Chase
  • Shadow
  • Tag along
  • Track
Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE