The minute the rain started, we looked for a place where we would be safe from a drenching downpour. (Yağmurun başladığı dakikadan itibaren şiddetli sağanak yağışa karşı emniyette olacağımız bir yer arayışına girdik.)
In the shadow of that huge tree, we will be completely safe from burning sun light. (Şu devasa ağacın gölgesinde yakıcı güneşe karşı tamamen güvende olacağız.)
güvenli, emniyetli
We tried to find a safe place to hide our valuables while we went swimming. (Yüzmeye gittiğimizde değerli eşyalarımızı saklayacağım emniyetli bir yer bulmaya çalıştık.)
I think the safest place in the world is a person’s home. (Bence dünyanın en güvenli yeri insanın evidir.)
It is really hard to find safe and affordable house nowadays. (Günümüzde güvenli ve fiyatı uygun ev bulmak gerçekten zor.)
Student: What does safe means? (Öğrenci: Safe ne demek?) Teacher: Safe means secure. (Öğretmen: Safe güvenli demektir.)
güvenli (kesin, tartışmasız)
When chatting with strangers, she prefers to stick to safe topics such as the weather. (O, yabancılarla sohbet ederken havanın nasıl olduğu gibi güvenli konulara bağlı kalmayı tercih ediyor.)