smile (fiil) Gülümsemek, tebessüm etmek I fell in love with her because she took my breath away from me when she smiled.(Ona aşık oldum çünkü o güldüğünde nefesimi benden aldı.) You smile so cute and your smile looks just like your mother, child.(Çok sevimli gülüyorsun ve gülüşün aynı annene benziyor çocuğum.) When i was 6 years old, i had a very cute dog and it was alway smile.(Ben 6 yaşındayken, çok şirin bir köpeğim vardı…

boss (isim) Patron, işveren Hey James,I want to introduce you my new boss, James Smith. (Selam James, seni yeni işverenim James Smith’le tanıştırmak isterim.) You are not the boss, so stop acting like that. (Sen patron değilsin, bu yüzden böyle davranmayı bırak.) I hope my boss won’t get mad at me for being late. (Umarım geç kaldığım için patronum bana kızmaz.) boss (fiil) Patronluk yapmak, otoriter olmak, yönetmek Can you stop bossing me around? I…

vip (isim) Çok önemli kimse, büyük şahsiyet I felt like a VIP because of the high quality service. (Yüksek hizmet kalitesi yüzünden kendimi VIP gibi hissettim.) We couldn’t go there because it is the VIP entrance. (Oradan gidemedik çünkü orası VIP girişi idi.) A SEAL team has landed in Afghanistan for a VIP rescue mission. (Bir SEAL takımı VIP kurtarma görevi için Afganistan’a indi.) A VIP convoy has just passed us and it blocked the…

İngilizce Öğrenme Rehberiniz:
Güncel Yazılar, İpuçları ve Kaynaklar

Hemen E-posta Adresini Gir, 3 Ücretsiz Deneme İngilizce Dersini Hemen Al!
3 Ücretsiz İngilizce Deneme Dersi Hediye!