fine (sıfat)

  1. İyi, hoş
  • At first I thought she was a fine person but then I realized that she is very selfish about everything and she makes fun of people.

(İlk başta onun iyi bir insan olduğunu düşündüm, ama daha sonra onun her şeyde çok bencil olduğunu ve insanlarla dalga geçtiğini fark ettim.)

  • Although he had a very serious accident, his condition was fine.

(Çok ciddi bir kaza geçirmesine rağmen durumu iyiydi.)

  • She is a very fine person, she helps everyone.

(O çok hoş bir insan, herkese yardım eder.)

fine (isim)

  1. Para cezası
  • I don’t understand why I got a fine while driving at 60 km/h on the highway.

(Otobanda 60 km/s hızla giderken neden ceza yediğimi anlamadım.)

  • Please don’t park your car at the bus stop if you don’t want a fine.

(Eğer ceza yemek istemiyorsan lütfen arabanı otobüs durağına park etme.)

  • If you think that it is an unfair fine, you can appeal to legal institutions.

(Eğer bu cezanın haksız olduğunu düşünüyorsanız yasal kurumlara itiraz edebilirsiniz.)

Fine Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Nice
  • Well
  • Good
  • Lovely
  • Great
  • Excellent
Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE