country (isim)

  1. Ülke, memleket
  • I love my country and if necessary, I would die for it willingly.

(Ülkemi çok seviyorum ve gerekirse onun için seve seve ölürüm.)

  • She is a traveler. She has seen almost 100 countries around the world.

(O bir gezgin. Dünya üzerinde neredeyse 100 tane ülke gördü.)

  • Every country has a different culture and a different history.

(Her ülke farklı bir kültüre ve farklı bir tarihe sahiptir.)

  1. Taşra, kırsal kesim
  • You live in the country, how can you handle that?

(Taşrada yaşıyorsun, bununla nasıl başa çıkabiliyorsun?)

  • Our mother was telling stories to us about her life in the country.

(Annemiz bize, taşrada geçen yaşantısı ile ilgili hikayeler anlatırdı.)

country (sıfat)

  1. Taşra, taşra ile ilgili, kırsal, kır ile ilgili
  • I love country fairs. Entertainment and food stands have always made me excited.

(Kır panayırlarını seviyorum. Eğlence ve yemek standları beni her zaman heyecanlandırmıştır.)

  • Modern youth and adults are not like the old country folks.

(Modern gençlik ve yetişkinler, eski taşra insanları gibi değiller.)

Country Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler

  • Nation
  • Land
  • Homeland
  • Territory
  • Motherland
  • Area
  • Countryside
  • Terrain
Akıcı İngilizce Konuşmaya Hazır Mısın? 3 Ayda İngilizce Öğren!
57 SAATTE AKICI İNGİLİZCE