country (isim)
- Ülke, memleket
- I love my country and if necessary, I would die for it willingly.
(Ülkemi çok seviyorum ve gerekirse onun için seve seve ölürüm.)
- She is a traveler. She has seen almost 100 countries around the world.
(O bir gezgin. Dünya üzerinde neredeyse 100 tane ülke gördü.)
- Every country has a different culture and a different history.
(Her ülke farklı bir kültüre ve farklı bir tarihe sahiptir.)
- Taşra, kırsal kesim
- You live in the country, how can you handle that?
(Taşrada yaşıyorsun, bununla nasıl başa çıkabiliyorsun?)
- Our mother was telling stories to us about her life in the country.
(Annemiz bize, taşrada geçen yaşantısı ile ilgili hikayeler anlatırdı.)
country (sıfat)
- Taşra, taşra ile ilgili, kırsal, kır ile ilgili
- I love country fairs. Entertainment and food stands have always made me excited.
(Kır panayırlarını seviyorum. Eğlence ve yemek standları beni her zaman heyecanlandırmıştır.)
- Modern youth and adults are not like the old country folks.
(Modern gençlik ve yetişkinler, eski taşra insanları gibi değiller.)
Country Kelimesi ile Eş Anlamlı Kelimeler
- Nation
- Land
- Homeland
- Territory
- Motherland
- Area
- Countryside
- Terrain