My success in my garden is due mostly to serendipity. (Bahçemdeki başarım büyük ölçüde mutlu bir tesadüfe dayanıyor.)
It was only through pure serendipity that I met my best friend! (En yakın arkadaşımla karşılaşmam gerçekten safi iyi şanstı.)
I am hoping that serendipity will lead me to the right place. (Umuyorum ki iyi şans doğru yeri bulmamda bana liderlik edecek.)
Or, through serendipity, we met with our soul mates. (Ya da, ruh eşlerimizle şans eseri karşılaştık.)
We all have experienced the serendipity of relevant information arriving just when we were least expecting it. (Hepimiz gereken bilginin tam da biz onu beklediğimiz zaman gelmesini tecrübe etmişizdir.)
Nature has created a wonderful serendipity. (Doğa muhteşem bir mutlu tesadüf yarattı.)
Student: What does serendipity means? (Öğrenci: Serendipityne demek?) Teacher: Serendipity means blessing. (Öğretmen: Serendipityiyi şans demektir.)