Lingusta İngilizce derslerini ücretsiz deneyin ve Türkiye'nin kullandığı yeni dil eğitim metodunu şimdi keşfedin.
İngilizce dili, ilk olarak erken dönem orta çağ İngiltere’sinde konuşulan ve şu an dünya çapında ortak dil olan bir Batı Cermen dilidir. İngiltere’ye göç eden Cermen kabilesi Anglus’dan adını alan dil, daha sonra Baltık Denizindeki Anglia yarım adasının adı ile anılmıştır.
Kelime hazinesi erken orta çağ döneminde diğer Cermen dillerinden ve daha sonra gelen Fransızca başta olmak üzere Latin dil ailesinden önemli oranda etkilense de Friz dilleri ile yakından bağlantılıdır.
İngilizce dili, neredeyse 60 özerk devletin ya resmi dilidir ya da resmi dillerinden biridir. En çok konuşulduğu bölgeler Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, İrlanda ve Yeni Zelanda’dır.
Aynı zamanda Karayipler, Afrika ve Güney Asya’nın bazı bölgelerinde de oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Mandarin ve İspanyolcadan sonra dünya çapında en yaygın ana dildir.
En fazla öğrenilen yabancı dildir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok dünya ve bölgesel uluslararası organizasyonun resmi dilidir.
İngilizce dili 1.400 yıllık bir süreçte gelişmiştir. Erken formları, beşinci yüzyılda Anglo-Sakson yerleşimciler tarafından Birleşik Krallığa getirilen Anglo-Friz diyalekti olan Eski İngilizcedir.
Orta İngilizce 11. yüzyılda İngiltere’nin Normanlar tarafından işgal edilmesiyle başladı ve Fransız dilinden etkilendiği döneme girdi.
Erken Modern İngilizce Londra’da Kral James İncilinin matbaa ile tanıtılmasıyla 15. yüzyıl sonlarında etkili oldu. İngiliz Krallığının dünya çapındaki etkisiyle, Modern İngilizce 17. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar yayıldı.
Basılı ve elektronik medya yoluyla ve Amerika Birleşik Devletlerinin küresel süper güç olarak ortaya çıkmasıyla, uluslararası arenada öncül dil haline geldi. Bilim, ticaret ve hukuk gibi birçok alanda ortak dil haline geldi.
Modern İngilizcede diğer dillerle karşılaştırıldığında daha az çekim vardır. Karmaşık fiil zamanları, fiil kipi, pasif yapısı, soru şekli ve olumsuzluk açısından yardımcı fiillere ve kelimelere daha fazla dayanır.
Farklı ülkelerde ve bölgelerde kullanılan aksanları ve diyalektleri arasında fonetik ve fonolojik açıdan farklılıklar bulunur. Bazı durumlarda kelime hazinesi, dil bilgisi ve yazım gibi fark edilebilir değişimlere rağmen, dünyada İngilizce konuşan kişiler birbirleriyle kolaylıkla iletişim kurabiliyorlar.
İngilizce Hint-Avrupa dilidir ve Cermen dillerinin Batı Cermen grubuna aittir. İngilizce dili ile yakından bağlı olan diller Friz dilleridir. İngilizce ve Friz, Batı Cermen içerisinde Anglo-Friz alt grubunu oluşturur.
Eski Sakson ve sonrasında gelen Alt Cermen dilleri birbiriyle yakından bağlantılıdır. Bazı durumlarda Alt Cermen, İngilizce ve Friz birlikte Kuzey Denizi Germen dilleri olarak gruplandırılır.
Modern İngilizce, Eski İngilizceden gelmiş olan Orta İngilizceden gelir. Eski ve Orta İngilizcenin belirli diyalektleri diğer İngilizce dillere genişlemiştir. Bunlara İskoç ve İrlanda’nın yok olmuş Fingallian ve Forth ve Bargy diyalektleri de dahildir.
İngilizce, Danca, Almanca ve İsveççe gibi diğer Cermen dilleri ile yeni dil özellikleri paylaştığı için Cermen dili olarak sınıflandırılır. Paylaşılan bu yenilikler, dillerin Proto-Cermen isimli tek bir ortak atadan geldiğini göstermektedir.
Cermen dilleri arasında paylaşılan bazı özellikler yardımcı fiiller, fiillerin güçlü ve zayıf sınıflara ayrılması ve Grimm ve Verner yasaları olarak bilinen Proto-Hint-Avrupa sessiz harflerinde ses değişiminin etkilenmesi olarak sayılabilir.
İzlandaca ve Faroece gibi diğer ayrılmış Cermen dilleri gibi İngilizce, Cermen dili ve etkisinden bağımsız olarak gelişmiştir. Bu nedenle İngilizce herhangi bir kıtasal Cermen dili ile ortak olarak anlaşılabilir değildir. Kelime, sentaks ve fonolojide farklılıklar göstermektedir.
İngilizce tarih boyunca diğer dillerle özellikle de Eski Norveç lisanı ve Norman Fransızcası ile temas halinde bulunarak ciddi anlamda değiştiği için, bazı akademisyenler karışık bir dil veya kırma dil olabileceğini iddia etmektedir.
Bu teori Orta İngilizce kırma dili hipotezinden gelmektedir. Bu dillerin Modern İngilizcenin kelime hazinesi ve dil bilgisi üzerinde yüksek derecedeki etkisi kabul edilmiş olsa da, uzmanların çoğu İngilizceyi gerçek anlamda karışık bir dil olarak nitelendirmiyorlar.
İlk formu Eski İngilizce veya Anglo-Sakson olarak adlandırılır (MS 550-1066). Eski İngilizce, köken olarak Friza sahilleri, Alt Saksonya, Jutland ve Güney İsveçte yaşayan Cermen kabileleri tarafından konuşulan Kuzey Denizi Cermen diyalektinden gelmektedir. Bu kabileler Angluslar, Saksonlar ve Jutlardır.
Beşinci yüzyılda Anglo-Saksonlar İngiltere’ye yerleşti ve Romalılar İngiltere’den çekildi. Yedinci yüzyılda, Anglo-Saksonların Cermen dili İngiltere’de baskın hale gelerek Roma İngiltere’si dillerinin yerini aldı (MS 43-409). İngiltere ve İngilizce dili, Anglus kabilesinin ismini almaktadır.
Eski İngilizce dört diyalekte ayrılmaktadır: Anglik diyalekti, Mersiya ve Northumbria, Sakson diyalektleri Kentçe ve Batı Sakson. Dokuzuncu yüzyılda Kral Alfred’in eğitim reformları ve Wessex krallığının etkileriyle, Batı Sakson diyalekti standart yazı dili haline gelmiştir.
Modern İngilizce temel olarak Mersiya’dan gelişmiş olsa da İskoç dili Northumbria diyalektinden gelişmiştir. Erken eski dönemden birkaç kısa yazıt runik alfabe kullanmaktaydı. Altıncı yüzyılda, Latin alfabesi benimsenmiş ve yarı yuvarlak majüskül harflerle yazılmıştır.
Eski dil Modern İngilizceden farklıdır ve 21. yüzyılda İngilizce konuşanların anlaması zordur. Dil bilgisi modern Almancaya benzerdir ve en yakın akrabası Eski Frizdir.
İsimler, sıfatlar, zamirler ve fiiller daha fazla çekimli sonlara ve şekillere sahipti ve kelimeler Modern İngilizceden daha serbestti. Modern dilde zamirlerin isim hali vardır ve birkaç fiil bitişi vardır. Fakat Eski İngilizcede isimlerde de zamir bitişleri vardır ve fiiller daha fazla isim ve sayı bitişi içerir.
8. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar Eski İngilizce dil temasları ile Orta İngilizceye dönüştü. Orta İngilizce genellikle İngiltere’nin 1066 yılında William tarafından fethedilmesiyle başlayan dönem olarak tarif edilse de 1200-1450 dönemlerine kadar gelişimini sürdürmüştür.
İlk olarak 8. ve 9. yüzyıllarda İngiltere adalarının kuzey kısmından Norveç kolonileşme dalgaları Eski İngilizcenin Eski Norveççe ve Kuzey Cermen dilleri ile temasını sağlamıştır. Nordik etkiler özellikle, Nordik kolonileşmesinin merkezi olan York civarında Danelaw bölgesinde konuşlan Kuzey doğu Eski İngilizcesinde görülmektedir.
Günümüzde İskoçya ve Kuzey İngiltere’de hala bazı özellikleri görülmektedir. Nordikleşmiş İngilizcenin merkezi Lindsey civarlarındaki iç bölgeler olarak görülse de Nordik özellikleri buradan, Nordik dilleri ile temasta olmayan diğer bölgelere de yayılmıştır.
1066 yılında İngiltere’nin Normanlar tarafından fethedilmesiyle, Nordikleşmiş eski dil Modern Fransızcayla oldukça yakın ilişkide olan Roman dillerinden Eski Norman dilleri ile etkileşime girmiştir.
İngiltere’deki Norman dili Anglo-Norman formuna dönüşmüştür. Norman temel olarak elitler ve asiller tarafından konuşulduğu için alt tabaka Anglo-Sakson konuşmaya devam ederken, Norman etkisi politika, yasal düzenleme ve prestijli sosyal alanlarda yabancı kelimelerle kendisini göstermeye başlamıştır.
Orta İngilizce aynı zamanda, büyük ihtimalle çekim olarak farklı ama morfolojik olarak benzer Eski Norveç lisanı ve eski dili uzlaştırmak için çekim sistemini basitleştirmiştir. Çekim sistemi birçok düzensiz çekim halini düzenli hale getirmiştir ve kelimeleri daha az esnek hale getirerek anlaşma sistemini basitleştirilmiş.
12. yüzyılda Orta İngilizce tam olarak gelişerek hem Nordik hem de Norman özelliklerini entegre etmiştir. 1500 yıllarına kadar erken dönem Modern İngilizceye geçilene kadar konuşulmaya devam etmiştir. Orta dönemde yazıda bölgesel diyalektlerin kullanılması filizlenmiştir.
İngilizcenin tarihindeki bir sonraki dönem Erken Dönem Modern İngilizcedir (1500-1700). Erken Dönem Modern İngilizce büyük ünlü harf değişimi, çekim basitliği ve dil standartlaşması ile tanımlanmaktadır.
Büyük ünlü harf değişimi, Orta İngilizcenin baskılı uzun ünlü harflerini etkilemiştir. Bu bir zincirleme değişimdi. Burada her bir değişim ünlü sisteminde başka bir değişimi tetikledi. Orta ve açık ünlüler yükselmiştir ve kapalı ünlüler ikili ünlülere ayrılmıştır.
Büyük ünlü harf değişimi, İngilizce yazımlarının büyük çoğunluğunu Orta İngilizceden aldığı için yazımdaki düzensizliklerin birçoğunu açıklamaktadır. Aynı zamanda İngilizcedeki ünlü harflerin diğer dillerdeki aynı harflerde çok farklı telaffuz edildiğini de açıklamaktadır.
İngilizce prestijini 5. Henry zamanında arttırmaya başladı. 1430 yılı civarında Westminster’daki Yüksek Mahkeme İngilizceyi resmi belgelerde kullanmaya başladı. Mahkeme Standardı olarak bilinen ve Londra ve Doğu Orta Bölge diyalektlerinden geliştirilen Orta İngilizce formu yeni standart haline geldi.
1476 yılında William Caxton İngiltere’ye matbaayı tanıttı ve Londra’da ilk basılı kitapları yayınlamaya başlayarak İngilizcenin bu formunun etkisini genişletti. Erken Dönem Modern İngilizcenin edebi eserlerine William Shakespeare ve Kral James I tarafından çevirtilen İncil dahildir.
Birçok modern Shakespeare okuyucusunun antika veya eski olarak görebileceği dilbilgisi özellikleri Erken Dönem Modern İngilizcenin kendine has özelliklerini temsil etmektedir.
18. yüzyılda İngiliz İmparatorluğu İngilizceyi kolonilerle ve jeopolitik hakimiyetle yaydı. Ticaret, bilim ve teknoloji, diplomasi, sanat ve resmi eğitim İngilizcenin ilk gerçek küresel dil olmasına katkıda bulundu.
İngilizce aynı zamanda dünya çapında uluslararası iletişime de olanak sağlamaktadır. İngiltere yeni koloniler kurmaya devam etti ve bunlar karşılığında kendi bağımsızlıklarını alarak dili nasıl konuşacaklarına ve yazacaklarına dair kendi normlarını oluşturdular.
İngilizce Kuzey Amerika, Hindistan, Afrika’nın bazı bölgeleri, Avustralya ve diğer birçok bölgede benimsenmiştir. Koloni sonrası dönemde, birçok yerel dili olan bazı yeni oluşturulmuş uluslar, yerel dillerden birinin diğeri yerine tercih edilmesinden doğacak politik sorunları engellemek adına İngilizceyi resmi dil olarak kullanmaya devam etti.
20. yüzyılda Amerika Birleşik Devletlerinin artan ekonomik ve kültürel etkileri, İkinci Dünya Savaşından sonra süper güç durumunu alması ve İngilizcenin BBC ve diğer yayıncılar tarafından yayınlanması, dilin dünyada yayılmasını önemli ölçüde arttırdı.
21. yüzyılda İngilizce dünya çapında daha önce olmadığı kadar çok konuşuluyordu ve yazılıyordu.
Modern İngilizcenin gelişmesinin erken dönemlerinde temel özellikler standart kullanım için özel normların kodlaştırılması, kamu eğitimi ve devlet teşvikli yayınlar gibi resmi medya ile yayılmasıdır.
1755 yılında Samuel Johnson, yazım kuralları ve normların kullanımının standart halini tanıtan İngiliz Dili Sözlüğünü yayınladı. 1828 yılında Noah Webster, İngiliz standartlarından bağımsız olan Amerikan İngilizcesinin sözlü ve yazılı normlarını belirlemek için İngilizce dili için Amerikan Sözlüğünü yayınladı.
Dilbilgisi evrimi olarak Modern İngilizce takıların kaybının neredeyse tamamlandığı bir aşamaya ulaşmıştır ve sözcük dizimi neredeyse tamamen düzeltilmiştir. Do desteğinin kullanımı gibi bazı değişimler evrenselleştirilmiştir.
Aynı zamanda İngiltere İngilizcesi de, Amerikan İngilizcesinin medyadaki varlığı ve ABD’nin süper güç olarak devam etmesinden dolayı Amerikan İngilizcesinden etkilenerek değişmeye başlamıştır.
2016 yılı itibariyle 400 milyon kişi birinci dil olarak ve 1,1 milyar kişi de ikinci dil olarak İngilizce konuşmaktadır. İngilizce ana dil olarak Mandarin ve İspanyolcadan sonra en çok konuşulan üçüncü dildir.
Yine de ana dil olarak konuşan ve ikinci dil olarak konuşanları birleştirdiğimiz zaman, dünya çapında en yaygın konuşulan dil olabilir. İngilizce her kıtada ve tüm okyanuslardaki adalarda topluluklar tarafından konuşulmaktadır.
İngilizcenin konuşulduğu ülkeler, her bir ülkede İngilizcenin nasıl kullanıldığına göre farklı kategorilere ayrılabilir. İngilizceyi ana dil olarak konuşan “iç daire” ülkeleri yazılı İngilizce için uluslararası standartları paylaşmaktadır ve dünya çapında İngilizce konuşma normlarını beraber etkilemektedirler.
İngilizce sadece bir ülkeye ve İngiliz yerleşimcilerden gelenlere ait değildir. İngilizce, İngilizceyi ana dil olarak konuşanların soyundan gelen az kişinin yaşadığı ülkelerin de ana dilidir. Aynı zamanda, ortak ana dili olmayan insanların bir araya geldiğinde kullandıkları en önemli uluslararası iletişim dili haline gelmiştir.
Braj Kachru, İngilizcenin üç halka modeli ile konuşulduğu ülkeleri ayırır. Bu modelde “iç halka” ülkeleri ana dil olarak İngilizce konuşan büyük toplulukların olduğu ülkeleri içerir. “Dış halka” ana dil olarak İngilizce konuşulan az sayıda topluluğun olduğu ama İngilizcenin eğitim veya yerel resmi amaçlarda veya yayıncılıkta yaygın olarak ikinci dil olarak kullanıldığı ülkeleri içerir. “Genişleyen halka” İngilizcenin yabancı dil olarak öğrenildiği ülkeleri kapsar.
Kachru bu modeli, tarih içerisinde İngilizcenin farklı ülkelere nasıl dağıldığı, kullanıcıların İngilizceyi nasıl konuştuğu ve her ülkede İngilizce kullanım çeşitliliğine göre temellendirir.
Birleşik Krallık, ABD, Avustralya, Kanada, İrlnada ve Yeni Zelanda gibi ana dil olarak İngilizce konuşan büyük topluluklar ve Güney Afrika gibi önemli bir azınlığın İngilizce konuştuğu topluluklardır.
İngilizceyi ana dil olarak kullanan kişilerin en fazla olduğu ülkeler azalan sırayla ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, İrlanda ve Yeni Zelanda şeklindedir.
Bu ülkelerde ailelerinden ana dil olarak İngilizceyi alan çocuklar ve başka dil konuşan yerel insanlar veya komşularıyla ve iş arkadaşları ile iletişim kurmak için İngilizce öğrenen göçmenler de vardır. İç daire ülkeleri İngilizcenin dünyanın diğer ülkelerine yayılması için temel oluştururlar.
İkinci dil veya yabancı dil olarak İngilizce konuşan kişilerin tahmini sayısı 470 milyon ve 1 milyar arasında, yeterlilik tanımına göre değişkenlik göstermektedir. Dil bilimci David Crystal ana dil olarak konuşmayan kişilerin ana dil olarak konuşan kişileri üç katı geçtiğini tahmin etmektedir.
Kachru’nun üç halka modelinde Filipinler, Jamaika, Hindistan, Pakistan, Singapur ve Nijerya gibi ülkeler, İngilizceyi ana dil olarak konuşan az sayıda kişinin bulunduğu fakat eğitim, yönetim ve devlet resmi işlerinde rutin olarak İngilizceyi kullanan “dış halka” ülkeleridir.
Günlük kullanım ve yayınları dinleyerek İngilizce öğrenen kişi sayısında büyüme vardır. Bu durum özellikle İngilizcenin eğitimde kullanıldığı okullara gidenlerde daha fazla görünmektedir. Ana dil olarak İngilizce konuşan ailelerde doğmamış kişiler tarafından kullanılan İngilizce çeşitleri bu kişilerin konuştuğu diğer dillerden etkilenmektedir.
İngilizcenin bu çeşitlilikleri iç halka ülkelerinde ana dil olarak İngilizce konuşanların kelimelerini de içermektedir ve iç halka çeşitlerinden dil bilgisi ve fonolojik olarak farklar gösterebilirler. İç halka ülkelerinin standart İngilizcesi genellikle dış daire ülkelerinde İngilizce kullanım normu olarak alınmaktadır.
Üç halka modelinde İngilizcenin yabancı dil olarak öğretildiği Polonya, Çin, Brezilya, Almanya, Japonya, Endonezya, Mısır ve diğer ülkeler “genişleyen halkayı” oluşturmaktadır. İngilizcenin ilk dil, ikinci dil ve yabancı dil olması arasındaki ayrım genellikle tartışmaya açıktır ve zaman içerisinde belirli ülkelerde değişebilir.
Örneğin Hollanda ve bazı Avrupa ülkelerinin ikinci dil olarak İngilizce bilgisi nüfusun %80’inin dili kullanmasından dolayı neredeyse evrenseldir. Böylelikle İngilizce yabancılarla iletişim kurmak için ve yüksek eğitimde rutin olarak kullanılmaktadır.
Bu ülkelerde İngilizce resmi işlerde kullanılmasa da İngilizcenin yayın olarak kullanılması bu ülkeleri “dış halka” ve “genişleyen halka” sınırına yerleştirmektedir. Genişleyen halkadaki birçok kullanıcı İngilizceyi genişleyen halkadaki diğer insanlarla iletişim kurmak için kullanmaktadır.
Bu nedenle ana dil olarak İngilizce kullananlarla etkileşim İngilizce kullanım kararları üzerinde bir rol oynamamaktadır. İngilizcenin yerel olmayan çeşitleri uluslararası iletişimde yaygın olarak kullanılmaktadır ve bu çeşitliliği konuşanlar genellikle diğer çeşitlerin özellikleri ile karşılaşmaktadır.
İngilizce çoğul odaklı bir dildir. Bu dilin kullanımı için sadece bir ulusun standartlar belirlemediği anlamına gelir. Ama İngilizce George Bernard Shaw’ın ABD ve Birleşik Krallık için yaptığı “ortak dille ayrılan iki ülke” şakasına rağmen bölünmüş bir dil değildir.
Örneğin yayında kullanılan konuşma İngilizcesi genellikle yasalar yerine gelenekler tarafından belirlenen ulusal telaffuz standartlarını kullanır. Uluslararası yayıncıların aksanları dolayısıyla hangi ülkeden geldiği anlaşılabilir ama haber metinleri genellikle uluslararası yazılı İngilizce standartlarına göre oluşturulmaktadır.
Standart yazılı İngilizcenin normları dünya çapında eğitimli İngilizce konuşan bilirkişiler tarafından hazırlanmıştır ve herhangi bir devletin veya uluslararası organizasyonun denetimi yoktur. Amerikalı dinleyiciler genellikle İngiliz yayıncıların dediklerini anlar ve İngiliz dinleyiciler Amerikan yayıncıların dediklerini anlar.
Dünyadaki birçok İngilizce konuşan kişi, dünyadaki radyo programları, televizyon programları ve filmleri anlar. İngilizcenin hem standart hem de standart olmayan çeşitleri hem resmi hem de gayrı resmi tarzları içerebilir. Bunlar kelime seçimi, söz dizimi, teknik ve teknik olmayan kesitlerin kullanımı ile ayırt edilebilir.
İngilizce konuşan iç halkanın İngiltere dışına yerleşmesinin tarihi, diyalekt farklılığı seviyesine ve Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki yerel dillerin üretilmesine yardımcı olmuştur. Ataları İngiliz olmayan ABD göçmenlerinin çoğunluğu geldiklerinde hızlı bir şekilde İngilizceyi benimsemiştir.
Şimdi ABD nüfusunun çoğu tek dil olarak İngilizceyi kullanmaktadır fakat İngilizce ABD’nin sadece 50 eyaletinin 30’unda resmi dil olarak kabul edilmiştir.
İngilizce, sadece etnik olarak İngiliz olanlara ait olma algısıyla “İngiliz dili” olarak artık kullanılmamaktadır. İngilizcenin kullanımı yerel ve uluslararası iletişimde giderek yaygınlaşmaktadır. Birçok insan ideolojik nedenlerden ve çok pratik nedenlerden dolayı İngilizce öğrenmektedir. Afrika’da birçok İngilizce konuşan kişi, Afrika’yı birleştiren “Afro-Sakson” dil topluluğunun bir parçası haline gelmiştir.
1950 ve 1960larda İngiliz İmparatorluğunun dekolonizasyon süreci ilerledikçe, eski koloniler İngilizceyi reddetmek yerine kendi dil politikalarını belirleyen bağımsız ülkeler olarak İngilizceyi kullanmaya devam etmişlerdir.
Örneğin birçok Hintli arasında İngilizce dili kolonileşme ile ilişkilendirilmek yerine ekonomik ilerleme ile ilişkilendirilmiştir ve İngilizce Hindistan’ın resmi dili olarak kalmaya devam etmiştir. İngilizce medya ve edebiyatta yaygın olarak kullanılmıştır ve Hindistan’da yıllık olarak yayınlanan İngilizce kitapların sayısı ABD ve Birleşik Krallıktan sonra dünyada üçüncüdür.
Fakat İngilizce, birkaç bin insan haricinde ana dil olarak nadiren konuşulmaktadır ve Hindistan nüfusunun sadece %5’i akıcı bir şekilde İngilizce konuşabilmektedir. David Crystal’ın iddia ettiğine göre ana dil olarak konuşan ve konuşmayan insanları topladığımızda Hindistan’da İngilizceyi anlayıp konuşabilen insan sayısı diğer ülkelere göre çok daha fazladır. Fakat Hindistan’da İngilizce konuşanların sayısı belirsizdir. Bilim insanlarının çoğunluğu ABD’de Hindistan’a göre İngilizce konuşan kişi sayısının daha fazla olduğu sonucuna varmaktadırlar.
Bazı durumlara ilk küresel ortak dil olarak tanımlanan Modern İngilizce, aynı zamanda ilk dünya dili olarak da ele alınmaktadır. İngilizce gazete yayıncılığı, kitap yayıncılığı, uluslararası telekomünikasyon, bilimsel yayıncılık, uluslararası ticaret, eğlence ve diplomaside en yaygın kullanılan dildir.
Uluslararası denizcilik ve havacılık dili olarak kullanılmaktadır. İngilizce, bilimsel araştırmalarda Fransızca ve Almanca ile denk iken şimdi bu alanda baskınlık kurmuştur. 1919 yılında Versailles Anlaşmasının müzakerelerinde Fransızca ile denklik sağlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birleşmiş Milletlerin kurulması ile İngilizce rakipsiz hale gelmiştir ve şimdi diploması ve uluslararası ilişkilerde dünya çapında kullanılan ana dildir. Birleşmiş Milletlerin altı resmi dili arasındadır. Uluslararası Olimpiyat Komitesi gibi diğer birçok dünya çapındaki uluslararası organizasyon İngilizceyi organizasyonların çalışma ve resmi dili olarak belirlemişlerdir.
Avrupa Serbest Ticaret Birliği, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği ve Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği gibi birçok bölgesel uluslararası organizasyon, üyelerin birçoğu ana dil olarak İngilizce konuşmasa da İngilizceyi organizasyonun tek çalışma dili olarak kabul etmektedir. Avrupa Birliği ulusal dillerden birini Birliğin resmi dili olarak atamaya izin verse de, pratikte İngilizce AB organizasyonlarının ana çalışma dilidir.
Birçok ülkede İngilizce resmi dil olmasa da, mevcut durumda yabancı dil olarak en çok öğretilen dildir. AB ülkelerinde İngilizce, resmi dil olmayan yirmi beş üye devletin on dokuzunda en çok konuşulan dildir. 2012 yılında resmi Eurobarometer anketi sonuçlarına göre İngilizcenin resmi dil olarak konuşulduğu ülkelerin dışında AB katılımcılarının yüzde 38’i İngilizceyi iyi bir şekilde konuşabiliyordu. Sonraki en yaygın kullanılan yabancı dil olan Fransızcayı katılımcıların yüzde 12’si konuşabiliyordu.
İngilizce tıp ve bilişim gibi birçok meslekte ve işte gereklilik haline gelmiştir. İngilizce bilimsel yayınlarda o kadar önemli hale geldi ki 1998 yılında Chemical Abstratcs’ın bilimsel makale endeksinin yüzde 80’i İngilizce yazılmıştır. 1996 yılında doğa bilimleri yayınlarının yüzde 90’ı ve uyarlık tarihinin 1995 yılında yayınlarının yüzde 82’si İngilizce dilinde gerçekleştirilmiştir.
İngilizce özel alt kümleri uluslararası topluluklarda örneğin uluslararası işadamları arasında yardımcı dil olarak hızlı bir şekilde yükselişe geçmiştir. Bu da akademisyenlerin yardımcı dil olarak İngilizceyi ele almasına yol açmıştır.
İngilizce dilinin küresel olarak kullanımındaki artış, diğer dilleri de etkileyerek İngilizce kelimelerin diğer dillerin sözcük dağarcığında asimile olmasına neden olmuştur. İngilizcenin bu etkisi ölü diller konusunda endişeleri ortaya çıkarmış ve dil emperyalizmi iddialarını arttırarak İngilizcenin yayılmasına karşı direnç oluşturulmasını teşvik etmiştir. Yine de konuşan sayısındaki artış devam etmiştir çünkü dünyadaki birçok insan daha iyi bir iş ve hayat için İngilizcenin fırsatlar sağladığını düşünmektedir.
Bazı akademisyenler İngilizce diyalektlerinin gelecekte ortak olarak anlaşılmayan dillere kayabileceğinden bahsetse de birçoğu daha olası sonuç olarak İngilizcenin dünya çapındaki konuşanları birleştiren ortak bir dil olarak işlev görmeye devam edeceğine inanmaktadır.
Modern İngilizce, dil bilgisi zengin çekimli ve göreceli olarak serbest kelime sırası olan tipik Hint Avrupa dilinden daha az çekimli çoğunlukla analitik kalıplı sabitlenmiş kelime düzenine ve karmaşık söz dizimine geçişin bir sonucudur.
Tipik Cermen dillerinin bazı özellikleri İngilizcede devam etmektedir. Bunlar düzensiz olarak kaynaşık güçlü gövdelerin ses değişimi ile ayrılması ve zayıf gövdelerin ekleştirme ile kaynaşık hale gelmesi olarak sayılabilir. Kip ve cinsiyet sisteminin kalıntıları zamir sisteminde ve to be birleştirici fiilinde çekimde görülebilir.
Tipik Hint-Avrupa dilinde olduğu gibi İngilizce ismin -i hali biçim-sözdizimsel hizalamayı takip eder. İngilizce en az yedi ana kelime sınıfına ayrılır: fiiller, isimleri sıfatlar, zarflar, belirleyici sözcükler, edatlar ve bağlaçlar.
Bazı analizler zamirleri isimlerden ayrı bir sınıfa yerleştirir ve bağlaçları bağımlayıcı ve sıralayıcı olarak böler ve ünlem sınıfını ekler. İngilizce aynı zamanda have ve do gibi mod ve yön gibi kategorileri ifade eden zengin yardımcı fiillere sahiptir. Sorular do desteği, wh hareketi (wh- ile başlayan soru kelimeleri) ve bazı fiillerin kelime sıralamasının değişmesiyle işaretlenmiştir.
İngilizce isimler sadece sayı ve sahiplik için kaynaşıktır. Yeni isimler türetme ve birleştirme ile oluşturulabilir. Semantik olarak özel isim ve cins isim olarak ayrılmıştır. Cins isimler somut ve soyut isimler ve dil bilgisi olarak sayım isimleri ve toplu isimler olarak bölünmüştür.
Birçok sayım ismi -s son ekini alarak çoğul halde kullanılırlar ama bazı isimlerin düzensiz çoğul formları vardır. Toplu isimler sayım ismi sınıflandırıcısı ile çoğullaştırılabilir.
Sahiplik ya sahiplik -s birleşeni (geleneksel olarak genetif son ek olarak adlandırılır) veya of edatı ile ifade edilebilir. Tarihsel olarak -s sahipliği canlı isimler için kullanılırken of sahipliği cansız isimler için kullanılır.
Günümüzde bu ayrım daha az belirgindir ve birçok kişi cansızlar için de -s kullanmaktadır. Ortografik olarak -s sahipliği isim kökünden kesme işareti ile ayrılır.
İsimler isim öbekleri oluşturabilirler. Bunlar belirleyiciler, niceleyenler, bağlaçlar veya sıfatlar gibi kelimenin söz dizimsel başıdır. İsim öbekleri kısa olabilir, belirleyici ve isimden oluşur. Aynı zamanda sıfatlar gibi niteleyiciler ve belirleyiciler gibi belirteçler de içerebilirler.
Aynı zamanda birçok ismi tek bir uzun isim öbeğinde and, or gibi bağlaçlar kullanarak toplayabilirler. Uzunluktan bağımsız olarak isim öbeği söz dizimsel birim olarak işlev görür.
Belirleyiciler sınıfı belirlilik açısından isimleri belirtmek için kullanılır ve belirli bir ismi a veya belirsiz bir ismi an ile işaretler. Belirli bir isim karşıdaki kişinin de bildiği isimler olarak ele alınırken belirsiz isimler daha önce bilinmezler.
Niteleyiciler sayı olarak isimleri belirtmek için kullanılırlar. İsim, belirleyici sayısı ile uyum göstermelidir. Belirleyiciler aynı zamanda isim öbeğindeki ilk yapılardır.
Sıfatlar, göndergeler hakkında ek bilgi vererek isimleri değiştirirler. İngilizcede sıfatlar değiştirdikleri isimlerden önce ve belirleyicilerden sonra gelirler. Modern İngilizcede sıfatlar kaynaşık değildir ve diğer birçok Hint Avrupa dilindeki gibi değiştirdikleri isimle form olarak aynı olmak zorunda değildir.
Bazı sıfatlar karşılaştırma derecesinde pozitif derecede işaretlenmemiş olarak, -er son eki ile karşılaştırmayı işaretleyerek ve -est ile en üstünlük derecesini elde ederek kaynaşabilirler. Bazı sıfatların düzensiz karşılaştırma ve en üstünlük formları vardır.
Diğer sıfatlar, karşılaştırmalı hale getiren more zarfı ve en üstün hale getiren most zarfı ile karşılaştırmalı forma dönüştükleri gibi ekleri de kullanabilirler. Hangi sıfatın kaynaşık hangisinin dolaylı karşılaştırmayı kullandığı konuşmacılar arasında değişir ve bazı araştırmalar dolaylı karşılaştırmaya karşı eğilimin olduğunu göstermektedir.
İngilizce zamirler kip ve cinsiyet özelliklerinin birçoğu korurlar. Kişi zamirleri birçok kişisel öznel ve nesnel kip farkını korur ve bunun yanı sıra cinsiyet ve canlılık ayrımı tekil üçüncü şahıs için vardır. Öznel kip Eski İngilizcede yalın kipe karşılık gelir ve nesnel kip hem bir önceki ismin -i hali kipi hem de Eski İngilizcede ismin -e hali için kullanılır.
Öznel kip zamirler sonlu yan tümcenin nesnesi olduğunda kullanılır ve aksi durumlarda nesnel kip kullanılır. Bazı dil bilgisi uzmanları İngilizce kiplerin geleneksel Latin kökenli sistemlere karşılık gelmediğini belirtmektedir. Bazı çağdaş dil bilgisi uzmanları, kipler için geleneksel etiketleri tutarken onlara sırasıyla yalın hal ve ismin -i hali olarak adlandırırlar.
Sahiplenme zamirleri bağımlı ve bağımsız formlarda var olurlar. İsmi belirten belirleyici gibi bağımlı formlar varken bağımsız formlar isim gibi tek başlarına olabilir. İngilizcenin dil bilgisi kişi sisteminin biçimsel ve ölçüsüz zamirler arasında bir fark kalmamıştır ve 2. şahıs çoğul ve tekil için formlar dönüşlü form dışında eştir.
Zamirler varlıkları gösterici veya önyinelem şeklinde belirtmek için kullanılırlar. Gösterici zamirler, konuşma durumuna göre bazı kişileri veya nesneleri belirtirler – örneğin I zamiri konuşmacıyı belirtir ve you hitap edileni belirtir.
Önyinelem şeklinde olan zamirler daha önce bahsedilmiş veya konuşmacı tarafından izleyicinin bildiği varsayılan durumlarda kullanılır. Dönüşlü zamirler karşıdaki argüman öbeğin nesnesiyle aynıysa kullanılır.
Edat cümleleri edat ve bir veya birkaç isimden meydana gelirler. Edatlar İngilizcede geniş kullanım alanına sahiptir. Hareket, yer ve farklı varlıklar arasında diğer ilişkileri tanımlamak için kullanılırlar ama aynı zamansa tamamlayıcı yan cümle ve fiiller için eğimli argüman yerleştirmek gibi söz dizimsel olarak da kullanılırlar.
Geleneksel olarak kelimeler, eğer izleyen ismin kipi ile yönlendiriliyorlar ise sadece edat olarak nitelendirilirler. Bazı dil bilimciler kipin yönlendirmesinin edatlar sınıfının bir özelliği olmadığına inanıyor ve daha ziyade edatları edat öbeklerinin başları olarak tanımlıyorlar.
İngilizce fiiller zaman ve görünüş ile kaynaşmıştır ve üçüncü kişi tekil nesnesi ile işaretlenmiştir. Sadece to be bağlayıcı eylemi çoğul ve birinci ve ikinci şahıs nesneler için hala kaynaşıktır. Have ve be gibi yardımcı fiiller mastar, geçmiş ve ilerleyici formlarla eşlenebilir.
Karmaşık zamanlar, görünüşler ve modlar oluştururlar. Yardımcı fiiller, olumsuzlama ile takip edilebilmesi açısından diğer fiillerden farklıdır ve bir soru cümlesinde ilk kurucu olarak ortaya çıkabilirler.
Birçok fiil altı çekimli forma sahiptir. Başlıca formlar düz şimdiki zaman, üçüncü şahıs tekil şimdiki zamanı ve geçmiş zaman formudur. İkincil formlar mastar için düz form, ulaç-ortaç ve geçmiş-ortaç formudur.
Koşaç fiil to be orijinal çekimin bir kısmını elinde tutan tek fiildir ve konuya bağlı olarak farklı önerme biçimleri alır. Birinci kişi şimdiki şekli am, üçüncü şahıs tekil şekli is ve ikinci şahıs tekil ve üç çoğul halde kullanılanlar are şeklindedir. Geçmişe ait tek fiil been şeklindedir.
İngilizcede iki ana zaman vardır, geçmiş ve geçmiş olmayan. Geçmiş zaman, düzenli fiiller için -ed kelimesini içeren fiilin geçmiş zaman formunu kullanarak ve / veya güçlü fiiller için -t sonekini veya kök harfli dilin bir değişikliğini kullanarak harekete geçirilir. Geçmiş olmayan form, -s ekini alan üçüncü tekil şahıs haricinde işaretsizdir.
İngilizcenin morfolojik gelecek zamanı yoktur. Eylemin geleceği, yardımcı fiillerin biriyle ya da olacak şekilde, dolaylı olarak ifade edilir. Birçok çeşit de yakın gelecekte deyimsel fiille gidecek şekilde inşa edilmiş olarak kullanır.
Daha ileri derecede ayrımlar, -mişli geçmiş ve -mişli olmayan geçmiş zamanların arasındaki kontrast geçmiş zamanda ve yakın geçmiş zaman arasında yardımcı fiillerle kodlanmıştır.
Mod ifadesi için İngilizce can, may, will, shall ve geçmiş zaman halleri olan could, might, would, should gibi birçok yardımcı fiil kullanır. Ayrıca, fiilin düz biçimine dayanan, alt zorunluluklarda kullanılan, dilek ve emir kipi vardır.
Fiilin ve edatın sade halini kullanan mastar hali, sonlu fiil ifadelerinde söz dizimsel olarak yan tümce olarak kullanılır. Sonlu fiil ifadeleri, şimdiki zaman veya geçmiş zamanda oluşturulmuş formlardır. Yardımcı fiil olan yan tümcelerde sonlu fiillerdir ve ana fiil yan tümce olarak ele alınır.
İngilizce aynı zamanda deyim fiileri olarak adlandırılan yapıları da sıklıkla kullanır. Bunlar fiil kökü ve fiili izleyen edat veya takıdan oluşan fiil öbekleridir. Öbek tek bir ifade olarak kullanılır.
Tonlama olarak edat fiille bitişiktir ama yazarken ayrı kelimeler olarak yazılırlar. Deyim fiilleri sıklıkla deyim anlamı içerir ve fiillerin birleşimi ve edatların tamamlaması ile kolaylıkla çıkarılabilen anlamlardan daha özelleşmiş ve kısıtlanmış anlamlar sunarlar.
Deyim anlamlarının aksine bazı dil bilgisi uzmanları bu tür yapıları söz dizimi bileşenleri olarak görmüyor ve “deyimsel fiil” ifadesini kullanmaktan kaçınıyor. Bunun yerine yapı sadece sözdizimsel tamamlayıcı olarak bir önsöz ifadesine sahip bir fiildir.
Zarfların işlevi, fiilin oluşma şekli hakkında ek bilgi sağlayarak fiil tarafından tanımlanan eylemi veya olayı değiştirmektir. Birçok zarf, -ly son ekli sıfatlardan türetilir, ancak hepsi değildir ve birçok konuşmacı en sık kullanılan zarfların son ekini atlama eğilimindedir. Yaygın olarak kullanılan sıfatların zarf biçimleri vardır.
Modern İngilizce sözdizimi dili orta derecede analitiktir. Anlamı ifade edebilmek için, fiiller ve kelime sırası gibi özellikler geliştirmiştir. Yardımcı fiiller, sorular, negatif kutupluluk, pasif ses ve aşamalı yön gibi yapıları işaretler.
İngilizce kelime sırası, Cermen fiil-ikinci (V2) kelime sırasından neredeyse tamamen özne-fiil-nesne (subject-verb-object) SVO haline gelmiştir. SVO düzeninin ve yardımcı fiillerin kullanımının kombinasyonu, genellikle cümlenin ortasında iki veya daha fazla fiil kümesi yaratır.
Çoğu cümlede, dilbilgisel ilişkiler yalnızca kelime sırası ile belirtilir. Özne fiilden önce gelir ve ardından nesne izler. Bileşenlerden birinin bir zamir olduğu cümlelerde istisna bulunur.
İngilizce cümleler bir veya birkaç yan tümceden meydana gelebilir ve bunlar da bir veya birden fazla ifadeyi içerebilir. Bir yan tümce fiil etrafında kurulur ve temel bileşenlerini içerir. Cümle içerisinde bir yan tümce her zaman temel yan tümcedir ve diğerleri yardımcıdır.
Yardımcı yan tümceler ana yan tümceden fiilin argümanları olabilirler. İlgi yantümceleri ana yantümcesindeki bazı kurucu maddelere bir değiştirici veya belirteç olarak işlev gören yantümcelerdir. İlgi yantümceleri, who, whose, whom, which ve that zamirleri tarafından tanıtılabilir. Diğer pek çok Cermen dilinin aksine, ana ve alt yantümcelerde kelime sırası arasında büyük farklar yoktur.
İngilizce sözdizimi, zaman, yön ve mod ifadesi de dahil olmak üzere birçok işlev için yardımcı fiiller kullanır. Yardımcı fiiller ana maddeleri oluşturur ve ana fiiller yardımcı fiilin alt maddesinin başları olarak işlev görürler. Özne-yardımcı devrikleştirme, odaklanma, olumsuzlama ve soru sorma konstrüksiyonları da dahil olmak üzere birçok yapıda kullanılır.
Do fiili temel ifade cümlelerinde bile yardımcı olarak kullanılabilir ve genellikle vurgu eklemek için kullanılır. Bununla birlikte, yukarıda sözü edilen olumsuzlanmış ve ters çevrilmiş maddelerde, sözdizimi kuralları, yalnızca bu yardımcı yapıların mevcut olması halinde bu yapılara izin verdiği için kullanılır.
Modern İngilizce olumsuzlama zarfının normal sonlu sözcüksel fiillere eklenmesine izin vermez, sadece yardımcı veya birleştirici fiil olarak eklenebilir. Bu nedenle eğer olumsuzlama gerektiğinde hiç yardımcı yoksa do yardımcısı do not oluşturmak için kullanılır.
Aynı durum sorular dahil olmak üzere devrikleştirme gerektiren yan tümcelerde de uygulanır. Devrikleştirme özne ve yardımcı fiil içermelidir.
Olumsuzlama, ana fiilden önce gelen ve yardımcı bir fiili izleyen zarf ile yapılır. Tıpkı sorularla olduğu gibi, olumsuz yapılanmaların çoğunun do desteği ile gerçekleşmesini gerektirir.
Pasif yapılar da ayrıca yardımcı fiiller kullanır. Ya to be ya da to get yardımcı fiili ile geçmiş zaman kullanarak oluşturulurlar. İngilizcenin tüm çeşitleri pasiflerin get ile kullanılmasına izin vermez.
İngilizcede hem evet-hayır soruları hem de wh- soruları sıklıkla yardımcıyı tersine çevirme ile kullanılır ve do desteği gerekebilir. Birçok durumda sorgulayıcı kelimeler önde yer alır. Edat öbekleri aynı zamanda soru durumunda başlangıçta kullanılabilir.
Söylem düzeyinde, bilinen bilginin (konunun) yeni bilgiden (yorum) önce olduğu bir konu-yorum yapısı kullanılır. Sıkı SVO sözdizimi nedeniyle, bir cümleni konusu genellikle cümlenin dil bilgisel öznesidir.
Konunun cümlenin dil bilgisel öznesi olmadığı durumlarda, konu genellikle sözdizimsel yöntemlerle konu pozisyonuna terfi edilir. Bunu yapmanın bir yolu pasif bir yapıdır.
Odak yapıları, bir cümlede belirli bir yeni ya da belirgin bilgiyi vurgular; genelde ana cümle düzeyi vurguyu odak bileşeni üzerine tahsis etmektedir. Konu ve odak, ana maddeye göre odaklanılacak öğeyi önsavranarak veya geride bırakarak, sözdizimsel kaydırma yoluyla da oluşturulabilir.
Cümleler arasındaki uyuşma, şekli değiştiren zamirleri anafor olarak kullanmak suretiyle sağlanır. Söylem belirteçleri, cümle arasındaki fikirlerin ilerlemesini işaret eder ve uyum sağlamaya yardımcı olurlar. Söylem belirteçleri genellikle cümledeki ilk unsurlardır.
Söylem belirteçleri, konuşmacıların, söylenenlere karşı belirli bir tavır içinde durduğu duruş alıştırması için de kullanılır. Özellikle İngilizce’nin kayıt dışı ve sözlü kayıtları için karakteristik olmasına rağmen, yazılı ve resmi kayıtlarda da kullanılırlar.
İngilizce dilinde kelime hazinesi çok büyüktür ve tam olarak kaç kelime olduğunu saymak imkansızdır. Oxford Sözlüğü, en az çeyrek milyon İngilizce kelime olduğunu öne sürmektedir.
Kelime hazinesini resmi olarak okumuş olan bilginler, sözlükbilimciler veya araştırmacılar, İngilizce kelime hazinesine ilişkin erken dönem çalışmalarında, iyi kalitede dilsel korpora, hakiki yazılı metinlerin koleksiyonları ve konuşulan pasajlar ile ilgili kapsamlı verilerin yokluğunda bu çalışmaları tam olarak yapamamışlardır.
İngilizce kelime hazinesinin zaman içindeki gelişimi, çeşitli kelimelerin İngilizcede kullanıldığı tarihler ve kelime kaynaklarına ilişkin 20. yüzyılın sonundan önce yayınlanmış olan birçok rapor, dilsel korpus verilerinin yeni bilgisayarlı analizinin kullanılabilir hale gelmesi ile birlikte düzeltilmelidir.
İngilizce, mevcut kelimelerden veya köklerden, çeşitli süreçler vasıtasıyla kelime hazinesine yeni kelimeler alır. İngilizcedeki en verimli süreçlerden biri dönüşümdür. Bir kelimeyi farklı bir gramer rolünde kullanır. Örneğin bir ismi fiil olarak veya bir fiili isim olarak kullanması gibi.
Başka bir verimli kelime oluşum süreci, bileşik kelimeleri üreten ad kökenli birleştirmedir. Eski dilde daha yaygın olan, ancak Modern İngilizce’de hala üretken olan bir süreç, var olan kelimelerin yeni sözcükler türetmek için türetici soneklerin (-yıl, -ness, -ing, -ility) kullanılmasıdır.
Yunanca veya Latince kökenlere dayalı yeni sözcüklerin oluşturulması, İngilizce ve çoğu modern Avrupa dillerinde oldukça üretken bir süreçtir. O kadar öyle ki yeni kelimenin hangi dilden kaynaklandığını belirlemek genellikle zor olmaktadır.
Bu nedenle, sözlük yazarı Philip Gove, Webster’in Üçüncü Enternasyonal Sözlüğünü (1961) hazırlarken bu tür birçok kelimeyi “uluslararası bilimsel kelime” olarak atfetti. İngilizcede diğer bir aktif sözcük oluşumu süreci kısaltmalardır. Bu tip kelimeler uzun cümlelerin kısaltmalarını tek bir kelime olarak telaffuz ederek oluşturulan kelimeler (NATO gibi).
İngilizce, mevcut kelimelerden ve köklerinden yeni kelimeler oluşturmanın yanı sıra diğer dillerden de kelimeler ödünç alır. Başka dillerden kelime alma birçok dünya dilinde yaygındır fakat İngilizce asırlardır yeni kelimeleri ödünç almaya çok açık bir dil olmuştur.
İngilizcede en çok kullanılan kelimeler Batı Cermen kökenlidir. Çocukların konuşmayı öğrenirken, öğrendikleri ilk kelimeler (ki bu bunlar konuşma ve yazı dilinde baskın olan kelimelerdir), Eski İngilizcenin erken gelişim dönemlerinde Cermen dilinden miras gelen kelimelerdir.
Fakat, gelişiminin tüm aşamalarında Fransızca ve İngilizce arasındaki iletişimin sonuçlarından biri, İngilizce’nin kelime hazinesinin çok yüksek bir yüzdesini başka dillerden almış olmasıdır (özellikle Fransızca’dan ve Latince’den). Fransızca dilinin gelişiminin çeşitli dönemlerinden gelen Fransızca kelimeler şimdi İngilizce kelime hazinesinin üçte birini oluşturmaktadır.
Romantik dillerinin atası olan Latince’den, gelişiminin tüm aşamalarında pek çok kelimeyi ödünç almıştır. Bu kelimelerin çoğu daha önce Yunanca’dan Latince’ye geçmiştir. Latince veya Yunanca, bilim, felsefe ve matematik gibi yüksek öğrenimde öğrenilen konuların kelime hazinesini oluşturmak için oldukça verimli kök kaynaklarıdır.
İngilizce, dünyanın dört bir yanındaki dillerden yeni kelimeler ve ifadeler almaya devam etmektedir. Atalarının Anglo-Sakson dilleri dışındaki dillerden gelen kelimeler, mevcut kelime hazinesinin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturmaktadır.
İngilizce’nin diğer dillerin kelime hazinesine güçlü bir etkisi vardır. Bu etki, diğer ülkelerin kanaat önderleri tarafından İngilizce’nin bilinmesi, dünya dili olarak tanınması ve İngilizce’den diğer dillere çevrilen çok sayıda kitap ve film yoluyla olmaktadır.
İngilizce’nin yaygın kullanımı, birçok yerde İngilizce’nin özellikle yeni fikirleri ifade etmek veya yeni teknolojileri tanımlamak için uygun bir dil olduğu sonucuna götürür. Çeşitleri arasında, özellikle diğer dilleri etkileyen Amerikan İngilizcesi vardır.
Çince gibi bazı diller, İngilizce’den çoğunlukla ödünçleme olarak alınan kelimeleri yazarken, diğerleri, örneğin Japonca gibi, sesli harflerle yazılmış İngilizce kelimeleri alırlar. Dublajlı filmler ve televizyon programları, Avrupa’daki diller üzerinde İngilizce’nin etkili bir kaynağıdır.
Dokuzuncu yüzyıldan beri İngilizce Latin alfabesi ile yazılmaktadır. Anglo-Sakson harabelerinde Eski İngilizce metinler sadece kısa yazılardır. Günümüze ulaşan Eski İngilizce yazılı metinlerin çoğunluğu Roma alfabesi ile yazılmıştır.
Modern alfabede Latin işaretleriyle 26 harf vardır: a, b, c, d, e, f, g, h, i, j, k, l, m, n, o, p, q, r, s, t, u, v, w, x, y, z (büyük harf gösterilmeleri: A, B, C, D, E, F, G, H, I, J, K, L, M, N, O, P, Q, R, S, T, U, V, W, X, Y, Z).
İngilizce’nin yazım sistemi veya ortografisi, yerli Cermen sisteminin üstünde Fransızca, Latince ve Yunanca yazım öğeleri bulunan çok katmanlı bir sistemdir.
İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasında sistematik yazım farklılıkları vardır. Bu durum İngilizcede yazım reformunun yapılmasını teşvik etmiştir.
b, d, f, h, j, k, l, m, n, p, r, s, t, v, w, y, z harfleri sırasıyla /b, d, f, h, dʒ, k, l, m, n, p, r, s, t, v, w, j, z/ ses birimleri ile gösterilir. C ve g harfleri normalde / k / ve / ɡ / ‘yi temsil eder, ancak / s / ve / dʒ / olarak telaffuz edilen yumuşak bir c ve yumuşak bir g de vardır.
İngilizce dilinin sesli harfleri için yazım ve telaffuz arasındaki örtüşmeler daha düzensizdir. İngilizce’de, sesli harflerden çok daha fazla sesli fonem vardır.
Bu karmaşık yazım tarihin sonucu, İngilizce öğrenirken okumak zor olabilmektedir. Okula devam eden öğrencilerin, İngilizceyi, İtalyanca, İspanyolca veya Almanca da dahil olmak üzere birçok dilden bağımsız olarak akıcı okuyabilmeleri daha uzun sürebilir.
Bununla birlikte, yaygın olarak kullanılan kelimelerin standart İngilizce hecelemelerinde ortaya çıkan belirli ses-sembol düzenliliklerini öğrenmede İngilizce okuma öğrenenleri için bir avantaj vardır.
İlkokul öğretmenlerini, İngilizce’de morfem temsilinin önceliğinden daha fazla haberdar etmek, öğrencilerin İngilizceyi daha iyi okumak ve yazmak için daha verimli öğrenmelerine yardımcı olabilir.
İngilizce yazma, dünyanın birçok alfabetik dilinde kullanılan noktalama işaretleri sistemine benzer bir noktalama sistemini de içerir. Noktalama işaretinin amacı, okuyucuların bir metni anlamalarına ve bir metni yüksek sesle okumak için önemli özellikleri göstermek için anlamlı dilbilgisel ilişkilerini cümlelerde işaretlemektir.
Lehçe bilimi uzmanları, İngiliz diyalektleri çeşitli farklılıklara göre ayırırlar. Bölgesel aksanlar, farklı telaffuz yapıları, dilbilgisi ve kelime hazinesindeki farklılıklar ile ortaya çıkar. Ana yerel diyalektler genellikle dilbilimciler tarafından iki kategoriye ayrılır: İngiliz diyalektleri (BrE) ve Kuzey Amerika (AmE) diyalektleri. Ayrıca güney yarım kürede de bir grup ana yerel çeşit bulunulur. Bunlar Avustralya ve Yeni Zelanda İngilizceleridir.
İngilizlerin ilk geliştiği yer olan İngiliz Adaları ve özellikle İngiltere, çok çeşitli lehçelere ev sahipliği yapıyor.
Birleşik Krallık’ta, Güney Doğu İngiltere’nin eğitimli bir diyalekti olan Received Pronunciation (RP), yayın standardı olarak kullanılır ve İngiliz diyalektinin en prestijlisi kabul edilir.
Medya yoluyla RP’nin (BBC İngilizcesi olarak da bilinir) yaygınlaştırılması, özellikle gençler arasında yerel diyalektlerden gelen nitelikler yerine prestij çeşitliliğinin özelliklerini benimsenmesi kırsal İngiltere’nin birçok geleneksel lehçesinin geride kalmasına neden oldu.
Ayrıca, RP içinde, özellikle Üst ve Orta sınıf RP konuşmacıları arasındaki sınıf çizgileri boyunca ve yerli RP konuşmacıları ile yaşamın ilerleyen dönemlerinde RP’yi kabul eden konuşmacılar arasında değişkenlik de vardır. Britanya’da sosyal sınıf çizgisinde hatırı sayılır bir çeşitlilik vardır ve bazı özellikler çok yaygın olmasına rağmen “standart dışı” olarak düşünülür ve alt sınıf konuşmacıları ve kimlikleri ile ilişkilendirilir.
İngiltere İngilizcesi dört ana diyalekt bölgesine ayrılabilir: Güneybatı, Güneydoğu, Orta Bölge ve Kuzey İngilizcesi. Bu bölgelerde alt diyalektler de mevcuttur.
Kuzey bölgede Yorkshire diyalekti ve Newcastle çevresindeki Northumbria’da konuşulan Geordie lehçesi ile Liverpool ve Manchester’daki yerel diyalektler ile Lancashire diyalekti arasında ayrım vardır. Viking İstilası sırasında Danimarkalıların işgalinin merkezi olan Kuzey İngiliz lehçeleri, özellikle Yorkshire lehçesi, diğer İngilizce çeşitlerinde bulunmayan Norveç dili özelliklerini korur.
15. yüzyıldan beri, Güneydoğu çeşitleri, diyalektik yeniliklerin diğer lehçelere yayılmış olduğu merkez olan Londra’nın etrafındaydı. Londra’da, Cockney lehçesi geleneksel olarak alt sınıflar tarafından kullanıldı ve uzun süredir sosyal olarak damgalanmış bir çeşitti.
Günümüzde Güneydoğu İngiltere’nin geniş bir alanı, 1980’lerden başlayarak Londra’nın güneyindeki ve doğusundaki alanlara yayılmış olan Estuary İngilizce’sinin sonucunda Cockney’den özellikler almıştır.
İskoçça bugün İngilizceden ayrı bir dil olarak kabul edilmekle beraber başlangıçta Kuzey Orta İngilizce olarak doğmuştur ve tarih boyunca diğer kaynaklardan, özellikle İskoç Gaelic ve Eski Norveç dilinden etkilenerek geliştirilmiş ve değiştirilmiştir. İskoççanın bir çok bölgesel diyalekti vardır. İskoççaya ek olarak İskoç İngilizcesinin İskoçya’da konuşulan Standart İngilizce çeşitleri vardır ve çoğu çeşit İskoçça etkisi olan Kuzey İngilizce aksanıdır.
İrlanda’da 11. yüzyılda Norman işgalinden beri farklı İngilizce formları konuşulmaktadır. County Wexford’da, Dublin’i çevreleyen alanda, Forth-Bargy ve Fingallian olarak bilinen iki oldukça muhafazakar diyalekt, Erken Orta İngilizce’den ayrılmış olarak geliştirildi ve 19. yüzyıla kadar konuşuldu. Ancak Modern Hiberno-İngilizce, köklerini 17. yüzyılda İngiliz kolonizasyonundan alır.
Bugün İrlanda İngilizcesi, İskoçların güçlü etkisi altındaki bir diyalekt olan Ulster İngilizce’ye ve güney Hiberno-İngilizce’ye ayrılmıştır.
Amerikan İngilizcesi genellikle Britanyalı çeşitleriyle karşılaştırıldığında oldukça homojen kabul edilir. Günümüzde çoğu Amerikalı hala, Amerikalılar arasında bile fark edilmeyen aksanlarıyla (Midland ve Batı Amerikan) General Amerikan (GA) olarak bilinen benzer aksanlı bir fonolojik süreklilik içinde konuşmaya devam ediyor olsa da, Amerikan aksanı değişimi aslında artmaktadır.
GA’dan ayrı olarak açıkça farklı ses sistemleri olan Amerikan aksanları da vardır. Bunlara Güney Amerika İngilizcesi, Kuzeydoğudaki kıyı şeridi (Doğu New England ve New York Şehri) ve Afrika Amerikan Konuşma İngilizcesi dahildir.
Denizcilik şehirleri haricindeki Kanada İngilizcesi, GA olarak da sınıflandırılabilir. GA ve Kanada İngilizcesinde, r aksanı hakimdir. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra r aksanı kullanmamak düşük prestij ve düşük sosyal sınıfla ilişkilendirildi. Bu durum İngiltere’deki r düşürmenin standart haline gelmiş olması ile zıtlık göstermektedir.
Güney Amerika İngilizcesi, GA dışındaki en büyük Amerikan aksan grubudur ve “r” kullanımı hakimdir. Güney aksanları, güney sesli harf kayması sayesinde ayırt edilir.
Bugün esasen çalışan ve orta sınıf Afrikalı Amerikalılar tarafından konuşulan Afrikalı Amerikan Yerel İngilizcesi (AAVE) de büyük oranda r aksanlı değildir ve esas olarak köleleştirilmiş Afrikalılar ve Afrikalı Amerikalılar arasında kullanılır. Esas olarak, beyazlar tarafından konuşulan, r aksanlı olmayan, standart olmayan İngilizceden etkilenir.
AAVE, eski Güney Amerika İngilizcesi ile önemli ortak noktaları paylaşır ve muhtemelen 19. yüzyılın başında veya 20. yüzyılın başlarında oldukça tutarlı ve homojen bir çeşitlilik geliştirmiştir. AAVE, Kuzey Amerika’da, modern Güney Amerika İngilizcesinde de yaygın olan “kırık” veya “eğitimsiz” bir dil şeklinde yaygın olarak damgalanmaktadır. Ancak dilbilimciler günümüzde her ikisini de büyük bir konuşma topluluğunun paylaştığı kendi normlarına göre tamamen gelişmiş çeşitlilikte İngilizce olarak tanımaktadır.
Okyanusya’da 1788 yılından beri İngilizce konuşulduğu için Avustralya kıtasının sakinlerinin büyük çoğunluğu tarafından Avustralya’nın an İngilizce diyalekti birinci dil olarak konuşulurken, Genel Avustralyaca standart aksan olarak kullanılmaktadır. Komşu Yeni Zelanda’nın İngilizcesi daha az derecede etkili bir dil standardı haline gelmiştir.
Avustralya ve Yeni Zelanda İngilizceleri birbirleriyle çok yakından ilgilidir. Bunları Güney Afrika İngilizcesi ve Güneydoğu İngiltere İngilizcesi takip eder.
Yenilikçi sesli harfleri ile öne çıkarlar. Birçok kısa sesli harfler öne koyuluyor veya yükseltiliyor iken birçok uzun sesli harfler ayrılmış durumdadır. Avustralya İngilizcesi, diğer birçok çeşitte bulunmayan, uzun ve kısa sesli harfler arasında da bir kontrasta sahiptir.
Avustralya İngilizcesinin dilbilgisi, yalnızca birkaç örnekte İngiliz ve Amerikan İngilizcesinden farklıdır. Yeni Zelanda İngilizcesi, Avustralya İngilizcesi’nden biraz farklıdır ancak birkaç özelliği aksanlarını ayırır.
İngilizce Güney Afrika’da çokça konuşulmaktadır ve birçok ülkede resmi veya eş-resmi dildir. Güney Afrika’da, İngilizce, Afrikaans, Khoe ve Bantu dilleri gibi çeşitli Afrika dilleri ile birlikte konuşulmaktadır.
Günümüzde Güney Afrika nüfusunun yüzde 9’u ilk dil olarak Güney Afrika İngilizcesi (SAE) dilini konuşuyor. SAE, RP’yi norm olarak takip etme eğiliminde olan, r aksanlı olmayan bir çeşididir. R eklemsi olmadığı için r aksansızlar arasında tektir.
Konuşanların anadillerine göre değişen farklı çeşitleri vardır. RP’den gelen çoğu fonolojik farklar sesli harflerdendir. Ünsüz farklılıkları, çoğunlukla çarpmalı olarak telaffuz edilirken, soluklama eğilimi içermez.
Karayip Adaları’nda Jamaika, Leeward ve Windward Adaları ve Trinidad ve Tobago, Barbados, Cayman Adaları ve Belize de dahil olmak üzere İngiltere’nin sömürge ülkelerinde İngilizcenin çeşitleri konuşulmaktadır.
En belirgin çeşitleri Jamaikalı İngilizcesi ve Jamaikalı kırma dilidir. Orta Amerika’da, İngilizce odaklı kırma diller Nikaragua ve Panama’nın Karayip kıyılarında konuşulmaktadır. Yerli halk hem yerel İngilizce çeşitliliği hem de yerel kırma diller konusunda akıcıdır.
Çoğu Karayip İngilizcesi çeşidi, İngiltere’ye dayanır ve dolayısıyla, çoğu r aksansızdır. Sadece resmi Jamiaka İngilizcesi genellikle r aksanlıdır. Jamaika İngilizcesi, RP’den, Standart İngilizcedeki gibi gergin ve gevşek sesli harfler yerine uzun ve kısa sesli harfler arasında ayrım yapan ünlü ünitesi farklıdır.
Tarihi bir miras olan Hintli İngilizler, RP’i ideal olarak almaya meyillidir ve bu idealin bir bireyin konuşmasında ne kadar iyi gerçekleştiği, Hintli konuşmacılar arasındaki sınıf ayrımlarını yansıtır. Hintçe İngiliz aksanları, gibi çoğunlukla üst damaksıl olarak telaffuz edilir.
Müthiş Yeni Metot Süper Kolay ve MEGA Hızlı İngilizce Öğretiyor