If you don’t believe my excuse, then listen the voicemail that I lefted at your machine 2 days ago. (Mazeretime inanmıyorsan, 2 gün önce çağrı cihazına bıraktığım sesli mesajı dinle.)
When you truly believe something, there are no difficulties and glitches that can stop you. (Bir şeye gerçekten inandığınızda, sizi durdurabilecek zorluklar ve aksaklıklar yoktur.)
I really believed the lie that he went on vacation with his family last week. (Geçen hafta ailesiyle tatile gittiği yalanına gerçekten inandım.)
Believe me or not, I was telling the truth. (Bana inan veya inanma, doğruyu söylüyordum.)
Student: What does believe means? (Öğrenci: Believe ne demek?) Teacher: Believe means to accept. (Öğretmen: Believe inanmak demektir.)
Believe Kelimesinin Diğer Sözcüklerle Oluşturduğu Yapılar
believe in: inanmak
believe to be guilty: suçlu olduğuna inanmak
not to be able to believe one’s eyes: gözlerine inanamamak