challenge (fiil) Mücadeleye davet etmek. Meydan okumak. They had challenged the best teams in the world. (Dünyanın en iyi takımlarına…
beach (isim) Sahil, kumsal, plaj, kıyı, kara When we went to the beach we saw that many jellyfish had hit…
after (zarf) Sonra, sonraki, ardından, arkasından, müteakip It was never the same after the accident. (Kazadan sonra asla eskisi gibi…
cool (sıfat) Serin, soğuk It was a beautiful, cool weather yesterday. (Dün güzel, serin bir hava vardı.) Havalı, sakin He…
supreme (sıfat) Üstün, en yüce, en üst, üstün derecedeki, ulu, azami Bill’s supreme effort at school will make his parents…
sure (sıfat) Elbette, kesinlikle, muhakkak, emin olmak I am sure that we can handle this job. (Eminim ki bu işin…
unisex (sıfat) Üniseks, her iki cinsiyete de uygun Unisex bathrooms are gaining popularity day by day. (Üniseks tuvaletler gün be…
us (zamir) Bize (biz zamirinin nesne versiyonu) No one can split us because we have a family with very strong…
work (fiil) Çalışmak, meslek icra etmek He works in TOFAS car factory in Bursa. (O, Bursa'da bulunan TOFAŞ araba fabrikasında…
you (kişi zamiri) Sen, seni, sana, siz, sizleri You are my favorite person and I love you. (Sen benim kendime…